Milyonlarca taze beyin, işlenmek, geliştirilmek, tekâmül etmek üzere hafta başında okul başı yaptı. Öğretmen demek, okumak (ve okutmak) demektir. Acaba, en saygın yerde bulunması gereken öğretmenimiz ne okuyor, ne okutuyor? O taze dimağ ve beyinlere neler ekiyor?
Çocukların velisi sıfatıyla öğretmenlerle görüştüğümde onlara sık sık şu tavsiyede bulunuyorum: Lütfen çocukları bilgi hamalı yapmayınız. Onlara öyle çok bilgi öğretmenizi istemeyiz veli olarak. Onlara yalnızca okumayı öğretiniz ve sevdiriniz; yeter!
Yüce Rabbimizin, insanlığı eğitmek, terbiye etmek, Kendisini tanıtmak, ferd, âile ve sosyal hayatı tanzim etmek ve iki dünya saadetini kazandırmak için gönderdiği son peygamber Resûl-i Ekrem’e (asm) ilk âyette, “Bana ibâdet ile tesbih et!” şeklinde vahy etmeyip, “İkra!”1 (Oku!) emrini vermesi ince ve derin bir nükteye işâret etmektedir. “Oku!” sözünün ardından neyin okunacağının belirtilmemiş olması, maddî-mânevî, yazılı-yazısız her şeyin okunabileceği anlamını taşır.
Kitap okumanın yanında; kâinat kitabını da okutmayı öğretmek gerekir. Çünkü, fen ilimleri ondan çıkmaktadır.
Aynı zamanda yaratılışı ve insanı okumayı da anlatmak icap eder. Çünkü, tüm sosyal ilimler oradan çıkmıştır.
Diğer taraftan ruh ve duygularımızı da okutalım. Manevî ilimler de oradan çıkmaktadır.
“Oku!” ile başlayan Alâk Sûresi’nin hemen ardından, Kalem Sûresi nâzil olmuş ve yazının en önemli malzemesi “kalem” övülmüştür.2 Âlim üstün tutulmuş, ilim teşvik edilmiş; ona geniş bir tefekkür sahası açılmıştır.
Kur’ân meseleyi burada bırakmaz: Akıl, tahkik, araştırma, inceleme, kitabet, yazmak, mektup, yazı malzemeleri üzerine yüzlerce sözcükle de insanlığa ufuk açar.3
Ezelî ve ebedî muallim, muazzam kâinat kitabının ezelî yorum, mütercim ve okuyucusu olan Kur’ân, insanı “Düşünmüyor musunuz”4 “Ey akıl sahipleri, bakmıyor musunuz, anlamıyor musunuz, okuyunuz, inceleyiniz, araştırınız” diye teşvik ederek yönlendirir.
Bunu pek çok tekrar ile aklı şahid tutuyor, ikaz ediyor, akla havale ediyor, tahkike sevk ediyor. Onunla, ilim ehli ve akıl sahiplerine, din namına makam veriyor, ehemmiyet veriyor. Katolik mezhebi gibi aklı azletmiyor, ehl-i tefekkürü susturmuyor, körü körüne taklit istemiyor.5 Meselâ, namaz, oruç, zekât, hac gibi temel ibâdetlerde bile birkaç âyet bulunurken, “tefekkür-ilim”le ilgili olanlar 750’yi aşmaktadır.
Acaba, bu topluma okumayı öğretmekle görevli öğretmenimiz, okumaya bu gözle bakabiliyor ve baktırabiliyor mu?
Dipnotlar:
1-Kur’ân, Alak, 1.; 2-Kur’ân, Kalem, 1.; 3-Prof. Dr. İbrahim Canan, Okuma Yazma Seferberliği, İst. Cihan Yayınları, 1984, s. 34-43.; 4-Kur’ân, En’am, 50.; 5-Mektûbât, s. 422.
21.09.2006
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|