Pozitif enerjimiz ile imân arasındaki irtibat nedir? İmânımızı güçlendirince pozitif enerjimizi de yükseltebilir miyiz? Enerjiyi imâna nasıl dönüştürebiliriz? Acaba, rûh ve imânımızı, yâni, mânevî enerjimizi maddî enerjiye; maddî enerjiyi imâna; imânı ise mutluluğa dönüştürmek mümkün mü? Bu ve benzeri sorularımızın cevabını fen ilimleri, özellikle fizik ve biyolojiden alabiliriz:
Fizikte, termo-dinamiğin (enerji akımının) bir kanunu; enerjinin bir şekilden diğer bir şekle girmesi, dönüşmesidir. Meselâ ışık enerjisinden potansiyel enerji olan besin enerjisine dönüşür.
Keza, termo-dinamiğin ikinci kanuna göre, bir enerji kaybı olmadığı takdirde, enerji dönüşümü ile ilgili olarak hiçbir hâdise meydana gelmez.1
Şimdi fizik ve biyoloji açısından bu olayın ana fikrini anlamaya çalışalım: Canlı hücrelerin en önemli özelliği, kimyevî potansiyel enerjilerinin, kendi organize yapılarının korunması için gerekli diğer enerji şekillerine çevirilebilir olmasıdır.2 Güneş; yaprak ve çiçeklerin başlarını okşayarak onlara ışık, ısı, enerji ve renk verir adeta.
Yaprakların ışık alan üst yüzeylerindeki “palizat parankima dokusu” hücrelerinde yer alan “kloroplastlar”, hücrelerdeki pozisyonlarını gelen ışığın şiddetine göre ayarlayarak dâima “optimum” faydayı sağlayarak3 gıda enerjisine dönüşür.
İnsanlar da, diğer canlılar gibi dışarıdan “serbest enerji” alır ve başka enerji şekillerine çevirir. Bu “enerji transformasyonunu” (dönüşümünü) kendi organizmamız içinde gerçekleştirerek, kontrol ile enerjiyi istediğimiz gibi yönlendirebiliriz.
Vücûdumuz, enerjisini güneşten alır. Yanlış okumadınız! Kalbimiz de “güneş enerjisi”yle çalışmaktadır. Peki bu nasıl olmaktadır? Fezadan gelerek dünyamıza ulaşan güneş ışınları, bitkilerin yeşil yapraklarındaki klorofil tarafından yakalanır. Bu ışık enerjisisi, bir seri karmaşık laboratuvar işlemlerinden sonra akılları hayretler içerisinde bırakacak bir şekilde gıda maddelerine, meyvelere dönüşür. Biz de, tabiat mutfağında toprak tenceresine konularak güneş ışığı altında pişirilen bu lezzetli yemekleri yemek sûretiyle vücûdumuza alırız. Vücûdumuzda ise bunlar aslî unsurlarına ayrılır. Vücûdumuzun bu ham madde enerjisinin adı şeker, yağ ve proteindir.4
Güneş enerjisi bitki, gıda enerjisine dönüştüğü gibi; biz de duyu, akıl, kalb, zekâ, idrak, şuûr gibi duygularla bilgi, ilim (mârifet) ve tefekkürü imân gücüne dönüştürür; rûh ve duygularımızı besleyen gıda hâline getirebiliriz.
Enerji; biyoloji-fizik kanunları çerçevesinde maddeye/gıdaya dönüşebiliyorsa, metafiziğe göre de imâna, imânın da enerjiye dönüşmesi imkân dahilinde olmalıdır. Bitki ve canlılar, enerjilerini güneşten aldıkları gibi, biz de imân enerjisini Nur-u Muhammedî’den (asm), o da bütün nur ve güneşleri yaratan Şems-i Ezelî, sonsuz nur kaynağı yüce Allah’tan alır.
Dipnotlar:
1- Prof. Dr. Yılmaz Muslu, Ekoloji, s. 27-28.;
2- Prof. Songar, Beynimiz ve Sinirlerimiz, Yeni Asya Yay., 1979., İst. s. 3.;
3- Hüseyin Selîm, Bitkilerin Esrârı, Yeni Asya yayınları, s. 53.;
4- Dr. Nevzat Emiroğlu, Kan ve Dolaşım, Yeni Asya Yay., İst., 1982, s. 61.
15.09.2006
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|