Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 15 Eylül 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Süleyman KÖSMENE

Tebbet Sûresi üzerine (4)



İstanbul’dan okuyucumuz: “Tebbet Sûresinin iniş sebebini, açıklamasını ve tefsirini yapar mısınız?”

Cenâb-ı Allah, “Emrolunduğun şeyi, onları çatlatırcasına bildir!”1 âyetiyle Peygamber Efendimiz’i (asm) bütün insanlığa dinini tebliğ etmekle memur kılınca, Peygamber Efendimiz (asm) hiçbir engel tanımayarak çevresindeki bütün insanlara ulaşmak için yoğun çaba içine girdi. Fakat ne hazindir ki, onun başlangıçtaki zor günlerde tek ayak bağı amcası Ebu Leheb ile karısı Ümmü Cemil oldu.

Peygamber amcası Ebu Leheb işini gücünü bıraktı, Peygamber Efendimiz’i (asm) takip etmeye, halkı onu dinlemekten vazgeçirmeye başladı.

Allah Resûlü (asm) Ukaz panayırına gitti, halkı Allah’ın birliğine iman etmeye ve kendisinin Allah elçisi olduğunu tasdik etmeye çağırdı.

Peşi sıra gelen Ebu Leheb:

“Ey ahali! Bu yeğenimdir. Yalan söylüyor. Ondan uzak durun!” diye bağırdı, durdu.

Her gördüğü Kureyş’e:

“Muhammed bize görmediğimiz bazı şeyler vaad ediyor. Bunların öldükten sonra olacağını zannediyor. O benim yeğenimdir; hani benim elime ne koydu?” diyerek iki elini açıp üfledi ve “Tebben leküma!” (Ona inanırsanız elleriniz kurusun!) diye diye dolaştı.

Bir gün Peygamber Efendimiz’e (asm) yüzsüzce yaklaşıp:

“Ben İslâma gelirsem bana ne var?” diye sordu.

Efendimiz (asm):

“İslâma gelene ne varsa sana da o var!” buyurdu.

Ebu Leheb:

“Ben onlardan daha üstün olmayacak mıyım?” dedi.

Efendimiz (asm):

“Ne ile üstün olacaksın?” buyurdu.

Ebu Leheb bu defa patavatsızca:

“Tebben li hâza’d-dîni’llezî yestevî ene ve ğayrî” (Benimle başkasının eşit olacağı bu dine yuh olsun!) dedi.

Tarık-ı Muharibi (ra) anlatıyor: Bir gün Resûlullah Efendimiz’i (asm) Zülmecaz çarşısında gördüm. Halka: “Ya eyyühennas; lâ ilahe illallah!” (Ey insanlar! Lâ ilâhe illallah deyin; kurtulursunuz!) diye sesleniyordu. Arkasında da bir adam ona taş atıyordu. Ökçelerini kanatmıştı. Halka, “O benim yeğenimdir. Onu dinlemeyin” diyordu. “Bunlar kimler?” dedim. “Muhammed ve amcası” dediler.2

İbn-i Abbas (ra) der ki: Peygamberimiz (asm) ile görüşmek isteyen birisi olduğunda Ebu Leheb, “O sihir yapıyor” der, görüştürmezdi. Halkı ondan soğuturdu. Görüşmeye gelen görüşmeden giderdi. Çünkü Ebû Leheb kavim içinde sözü dinlenen birisiydi. Hazret-i Peygamber’in babası gibi olduğundan halk bu konuda ona inanırdı.

Ebu Leheb, peygamber düşmanlığını karısı Ümmü Cemil ile birlikte yapardı. Ümmü Cemil Peygamber Efendimiz’in (asm) geçip geldiği yol üstüne sürekli sert dikenli çalılar dökerdi.

Bütün bu bitip tükenmeyen düşmanlıklar Allah’ın gayretine dokunmuştu. Akrabalarına saygıda kusur etmeyen ve akrabalık bağlarını eşsiz bir merhametle gözeten Allah Resûlünün (asm), öz amcası tarafından defalarca incitilen nazik kalbi Arş-ı Âlâ’yı titretmişti. Bu sebeple Cebrail Aleyhisselâm bir gelişinde Ebu Leheb’e ve karısına kâinat ötesinden tokat gibi, gazap dolu, yaptıklarının cezasını özetleyen bir mesaj getirdi: Tebbet Sûresi.

Tebbet Sûresi, Allah’ın âyetlerini haksız yere yalanlayan, kendisi kulak tıkadığı gibi başkalarını da kulak tıkamaya, dinlememeye ve inkâr etmeye yönlendiren, küstahlıkta, cerbezede, inkârda, azgınlıkta, hakarette, kulak tıkamakta ölçü tanımayan herkese Allah’ın adaletini, galibiyetini, kahrını, cezasını, izzetini, celâlini hatırlatan, ibret vesikası celâlli bir sûresidir. Bu sûre, bir bedduâ sûresi değil; inançsızlıkta küstahlığın bedelini bildiren bir adalet sûresidir. Bu sûredeki âyetler kızgınlıkla söylenmiş bir azarlamadan ibaret değil; ucu Cehenneme uzanan hâkimiyet, izzet ve celâl hakikatinin gerçek bir ifadesidir.

Bu sûre meâlen şöyledir:

“Elleri kurusun Ebû Leheb’in. Zaten kurudu, mahvoldu. Ne malı fayda verdi ona, ne kazandığı. O bir alevli ateşe girecek. Karısı da odun hamalı olarak oraya girecek. Boynunda bükülmüş bir zincir bulunduğu halde.”3

Dipnotlar:

1- El-Hicr Sûresi: 94 2- Elmalılı Tefsiri, 9/6255 3- Tebbet Sûresi: 1-5

15.09.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (14.09.2006) - Tebbet Sûresi üzerine (3)

  (13.09.2006) - Tebbet Sûresi üzerine (2)

  (12.09.2006) - Tebbet Sûresi üzerine (1)

  (11.09.2006) - Kaderi anlayalım

  (10.09.2006) - Sorumluluklarımız her yerde birdir

  (09.09.2006) - Duâda ellerimizin yönü

  (08.09.2006) - Muhtelif meseleler

  (07.09.2006) - Berat Gecesinde beratımız

  (06.09.2006) - Şu an Cennet mevcut mudur?

  (05.09.2006) - Cennetler ve cennet kapıları

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004