Rûhumuzu besleyen, yöneten, yönlendiren, güçlendiren inançlarımız ve imânımızdır. Zira, insan çift kanatlıdır: Beden ve ruh, madde ve mânâ. Bedenimizin biyo-fizik ve biyo-kimyası, hormonlarla, hormonlar da kesinlikle rûhî davranışlarımızla ilgilidir, hatta güzelliğimizden adale gücümüze, zekâmızdan beden sağlığımıza kadar bütün kabiliyetlerimizin kompüter kontrolü, rûhî yapımızdan geçmektedir.
Meselâ, önce bakmak “isteriz”; sonra başımızı ve gözlerimizi “istediğimiz” tarafa çeviririz. Evvelâ kalkmayı “arzularız”; sonra harekete geçeriz. “İstemek, arzulamak” rûhtur, mânâdır; “bakmak için gözleri çevirmek, gitmek için ayağa kalkmak ve ayakları hareket ettirmek” maddedir. Önce isteriz, sonra gerçekleştiririz. Gören ruhumuzdur. Göz ise penceredir. Tatları da alan rûhumuzdur. Ama o işi dil ile yapar.
Bilindiği gibi, içinde elektron, nötron, proton ve sair yüzlerce unsur olan hücre, sıkılma-kasılma ve gevşeme ile çalışır. Böylece kinetik bir enerji ortaya çıkar. Herbiri bir enerji boyutu olan sevgimiz, ibadetimiz, duamız, ihlasımız ve sair bütün olumlu duygu ve hasletlerimizle hücrelerimize de olumlu sinyaller, mesajlar göndeririz. Böylece hücre yenilenir, canlanır. Bunlar, ferden ferda ifa edildiğinde mânevî âlemde birleşirler.
Potansiyel yetenek olarak bizde bulunan bu duygu ve enerji boyutlarının kapasitelerini bilgimiz, düşüncemiz, inancımız, imânımız, ihlâs derecemiz ve sâir duyguları kullanma nisbetinde olumlu veya olumsuz yönde artırabilir, yükseltebilir, geliştirebilir ve yönlendirebiliriz. (Semiyon-Velantino Kirlian isimli Rus bilim çifti, “kirlian” fotoğrafı ile canlılardan yayılan enerjiyi tesbit etmişlerdir.)1
Araştırmalar, beynin ürettiği düşünce enerji boyutunun, elektrik akımlarına benzer tesirler meydana getirdiği, bunların da canlı organizmalarda olumlu veya olumsuz değişikliklere sebebiyet verdiğini göstermiştir. Elektrik, elektro-manyetik veya biyo-manyetik enerji türlerinin tümü, başta hücrelerimize etki ederek onları reaksiyona uğratır.
Ancak, yüksek bir imân, manyetik etkilerin dışında kalabilir. İmân enerjisi ne kadar güçlü ise, dışarıdan gelebilecek elektro-manyetik etkileri o oranda etkilerler. İmânın bir anlamı, daha doğrusu bir işlevi de, tüm enerji boyutlarını şuûrlu olarak kullanmak ve yönlendirmektir. Evet, tahkikî, yüksek imân bir savunma, enerji kalkanı oluşturmaktadır. İmânın koruma kalkanı ise, elektriği geçirmeyen maddeler gibi, beynimizi, düşüncelerimizi sarar ve korur.
İmân gücü nisbetinde yaptığımız tefekkür ve duâlarla ürettiğimiz enerji ile kendimizi tedâvi de edebiliriz. İmân gücüyle moralimizi yüksek tutarak hastalıklara karşı direncimizi artırırız. Duygularımıza, gönlümüze gönderdiğimiz imân enerjisiyle psiko-biyo-fizyolojik yapımızı olumlu etkileyerek, organlarımızın işleyişini düzenleyerek mikropları yeneriz.
Dipnotlar:
1- Martel D.6-Je Suis Energie (Çev. Arion Yay., İst.), s. 38.
14.09.2006
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|