Global dünyada milliyetçi olmak
Aslında futbolla pek ilgilenmeyen birisiyimdir. Henüz lise çağlarındayken bir futbol müsabakası esnasında ayağımın kırılması sonucu futbolla arama bir küskünlük girmişti ve hâlen o küskünlüğüm devam ediyor. Sadece vaktim olursa, millî maçları seyreden birisi olarak futboldan çok anladığımı da söyleyemem. Ancak birkaç hafta önce futbol dünyasında yaşanan bir olay, toplumsal bir refleksi de ortaya koyduğu için dikkatimi çekti.
Futbolla ilgilenenler bilirler. Yakın zamanda Türkiye’de ilk defa yaşanan bir olay gerçekleşti. Brezilyalı bir futbolcu olan Aurelio, Türkiye futbol milli takımına çağırıldı ve köken olarak başka milletten bir futbolcu, futbol millî takımında yer almış oldu. Aslında çok normal karşılanması gereken bu olay, özellikle ‘Türkün Türkten başka dostu yoktur, Türk olmak gurur verici birşeydir’ gibi milliyetçi bir anlayışa sahip insanlar tarafından çok anormal karşılandı.
Bence ahlâkî ve insanî değerler, hayatta herşeyin önünde gelir. Hatta insanî ahlâk, doğruluk, dürüstlük gibi değerler dinî kimlikten de önceliklidir. Meselâ dürüst, ama Hıristiyan bir tüccar, İslâmiyetin doğruluğunu kendi hayatına taşıyamamış Müslüman bir tüccara tercih edilir. Tanıyabildiğim ve araştırabildiğim kadarıyla Aurelio insanî ahlâkı olan, olması gerektiği gibi bir sporcu ve futbolcu. İsmi hiçbir şekilde kötü ve gayr-i ahlâkî olaylarla birlikte anılmayan, gösterişsiz, ama istikrarlı futboluyla, daha çok oynayacağı futbolu düşünen, işini iyi yapmaya çalışan birisi. ‘Sanatta maharet esastır’ kaidesine göre bir iş için aranması gereken temel ölçü de maharettir zaten. Bir futbolcunun mahareti olmasına rağmen, sırf farklı din ve ırktan olduğu için, teknik bir olay olan millî takımda futbol oynamasına engel olmaya çalışmak haksızlıktır bence. Nitekim zamanında Rum kökenli olan Lefter Küçükandonyadis’in de Türkiye futbol millî takımında çok başarılara imza attığını unutmamak gerek. Ama belli düşünce kalıpları aşılamayınca, bir futbolcu oynadığı futbolla değil de, insanın doğuştan seçme imkânı olmadığı ırkıyla değerlendiriliyor. İlginç olan diğer bir noktaysa meselâ Teknik Direktör olarak Danimarkalı Piontek millî takımın başına geldiğinde hiç itiraz etmeyenler, neden bir futbolcu için bu kadar itiraz ediyorlar? Aurelio’nun yerine Batılı, meselâ Danimarkalı biri Türkiye millî takımına alınsaydı yine bu kadar itiraz edilir miydi? Bence itiraz edenler o zaman bilakis gizli bir gurur da duyarlardı.
Seküler ve milliyetçi hayat anlayışının ülkemiz insanlarını getirdiği noktadır aslında bu durum. Meselâ birkaç yüzyıl öncesinin bu topraklar üzerinde yaşayan insanları, yanlarında bir Ermeni, Yahudi veya Rum komşuyu hiç yadırgamazken, onlarla iç içe yaşamayı çok normal ve insanî bir durum olarak kabul ederken, günümüz seküler ahlâkında yetişen insanlarına göre bu durum anormal birşeydir. Seküler anlayışa göre insanî değerlerden hatta dinden de önce milliyet gelmektedir çünkü. Ne de olsa Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur(!).
Oysa her şeyden önce insan insandır. Önemli olan Türk veya Brezilyalı olmak değil, insan olmaktır. Ve insanî yönüyle ahlâken birçok futbolcudan çok önde yer alan Aurelio, millî takımı bence en çok hak eden futbolculardan biridir. Bir maç galibiyetini kiliseye gidip duâ ederek kutlayan bir Brezilyalı, galibiyeti şampanyalarla gece kulüplerinde kutlayan bir Türk’ten çok daha fazla yakışır millî takıma.
Diğer taraftan, Türk olmanın ne kadar gurur verici bir şey olduğunu anlamak isteyenler ve Aurelio’ya Türk olmadığı için itiraz edenler, yurtdışına çıkmak için herhangi bir ülkenin konsolosluğuna vize müracatında bulunsunlar ve vize kuyruklarında Türk olmanın potansiyel mülteci olarak değerlendirilmek olduğunun onur kırıcılığı üzerine kafa yorsunlar. Ve mümkünse gurur duygularını burada kullansınlar.
Aslında bu olay bana akıntıya karşı kürek çekmek gibi geliyor. Dünya sadece Ankara’dan, Trabzon’dan, Mersin’den, Edirne’den kısacası Türkiye’den ibaret değil ki. Artık devlet sınırlarının neredeyse anlamını yitirdiği, dünyanın küçük bir köy haline geldiği, çok farklı milletlerden insanların çok kolay bir şekilde iletişim kurabildiği bir dünyada, hâlen milliyetçi söylemlere takılmak, olsa olsa akıntıya karşı kürek çekmektir sadece. ‘Ama bu millî takım, bu farklı bir durum’ diyenler olabilir elbette. Ancak günümüzde futbol artık spor olmaktan çok, ticarî bir faaliyet, bir endüstri haline gelmiştir. Millî takım formasında yabancı markaların amblemleri yer almıyor mu sanki? Dolayısıyla özellikle futbol millî takımlarını bir milletin temsilcisi gibi görmek çok doğru olmasa gerek. Gerektiğinde bir Türk firmasının, ihtiyacı doğrultusunda yabancı birisini çalıştırması ne kadar normalse, millî takımda başka milletten birinin futbol oynaması da o kadar normaldir bence. Ve buna karşı hamasî, ırkçı söylemler geliştirmek de vatanseverlik değildir.
Benim maksadım Aurelio’yu savunmak değil kesinlikle. Ben olayın şahsî yönünden çok toplumsal yönüyle ilgileniyorum. Maksadım başka milletten bir futbolcunun millî takıma seçilmesine itiraz edenlerin düşünce mantığı altındaki çelişkilere dikkat çekebilmek sadece. Global bir dünyada milliyetçi olmak artık çok komik kaçıyor çünkü...
|
Hasan YÜKSELTEN
14.09.2006
|