Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 14 Eylül 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Aile

Çocuğunuzu tanıyor musunuz?

Bir çok anne baba çocuklarını çok sevdiklerini söyler, sevdiğimiz kişilere nasıl davranmamız gerektiğini ve seven insanların bize nasıl davranması gerektiğini daha önce düşünmüşüzdür. Anne baba olarak yapmamız gereken, sevdiğimiz biricik varlıklarımızı iyi tanımak olmalı. Onların güçlü tarafları, zayıf tarafları nelerdir iyi bilmemiz gerekir. Onların ruhsal dünyasının farkında olmamız gerekir. Acaba çocuğumuzu ne kadar tanıyoruz? Bu soruyu kendi kendimize sorup cevaplamaya çalışalım. Çocuğumuzu iyi tanıdığımızı düşünüyorsak şu soruları kendimize bir kez daha sorabiliriz:

1-Çocuğum ile günlük ne kadar zaman geçiriyorum?

2-Onun duygusal zorluklarını fark edebiliyor muyum?

3-Onun tepkilerinin arkasındaki sebepleri fark edebiliyor muyum?

4-Gerçekten mutlu bir çocuk mu?

5-Çocuğumla bir arada olduğumda benden duygusal olarak destek alıyor mu?

Bu sorulara verdiğimiz olumlu cevaplar çocuklarımızı iyi tanıdığımızı ve onların gerçekten yanında olduğumuzu göstermesi açısından önemlidir. Bunları sağlamak için mutlaka çocuklarınızla uzun sohbetler edin. Onlarla baş başa zaman geçin.Değerli olduklarını hissettirin. Onları eleştirmeden söylediklerine gülmeden, gözlerini içine bakarak dinleyin.

[email protected]

Zehra DENİZBEY

14.09.2006


Gebelikte, doğumu kolaylaştırmak için hangi egzersizler yapılabilir?

Gebelikte yürüyüş ve hafif beden hareketleri karın kaslarının kuvvetlenmesini sağlar. Ayrıca gebenin solunum kapasitesini de arttırır. Bütün bunlar, doğum sırasında gebenin daha iyi ıkınmasına yardım eder. Bu egzersizler sırasında anne adayı kendini aşırı zorlamamaya dikkat etmelidir.

Gebenin sırt kasları, bel kasları ve doğum kanalı kasları güçlü olmalıdır. Böyle olursa gebelikte ağrılar azalır, doğum yapmak da daha kolay olur. Bu amaçla gebelik sırasında sırtın gergin ve dik olmasına, kambur durmamaya dikkat edilmelidir. Bir boy aynası karşısında duruşunuzu sık sık kontrol edin ve dik durun. Otururken de sırtın dik durmasına dikkat edilmelidir.

Gebelik sırasında yapılabilecek hafif beden hareketleri aşağıda tarif edilmiştir: (Önerilen hareketlerden her gün önceleri ikişer kez yapın. Daha sonra sayısını giderek arttırarak, her gün 30’ar kez yapar hale gelebilirsiniz. Bu hareketlerin hepsini birlikte yapamazsanız, her gün yalnızca bir hareketi yaparak da vücut kaslarını güçlendirebilirsiniz.)

1. Sırt kaslarınızı kuvvetlendirmek için kollarınızı öne doğru uzatın ve omuz hizasına kaldırın. Dirseklerinizi bükerek hizayı bozmadan avuçlarınızı birbirine yapıştırın. Avuçlarınızı birbirinden ayırmadan kollarınızı başınızın üstünden sırtınıza doğru gerin ve içinizden 10’a kadar sayarak bu pozisyonda tutun.

2. Bel kaslarınızı kuvvetlendirmek için sırt üstü yere yatın ve dizlerinizi kırarak ayak tabanlarınızı yere basın. Ellerinizi beliniz ile yer arasına koyun. Kendinizi sıkarak belinizi yere bastırın ve 5’e kadar sayın. Bu hareket sırasında beliniz ile yer arasındaki mesafenin yok olması ya da iyice azalması gerekir.

3. Doğum kaslarınızı kuvvetlendirmek için ayaktayken kollarınızı öne uzatın ve sırtınızı dik tutarak, çömelip kalkın.

4. Ayakta dik durarak bir masaya ellerinizle dayanın. Bir gazetenin çeyrek sayfasını küçük bir top haline getirin ve yere atın. Çıplak ayağınızın parmaklarıyla bu topu kavrayın. Dizinizi kırarak topu ayağınızla aynı taraftaki elinize vermeye çalışın. Bu sırada sırtınızın dik pozisyonunu bozmayın. Daha sonra aynı hareketi diğer ayağınızla yapın.

Fatma Karakısa

14.09.2006


Mehmet Âkif'i Âkif yapan kimdi?

Tarih kendinde derin iz bırakan, içinde yaşadığı zamanı etkilemekle kalmayıp, gelecek nesillere de örnek teşkil edecek şahsiyetlerle doludur. Onların hayatlarında iz eden, kişiliklerinin oluşmasında öneme sahip olan anekdotları sizinle paylaşmak istiyorum.

Bu önemli şahsiyetlerden biri de İstiklâl şairi Mehmet Âkif’tir.

Kararlılığı, sağlam duruşu, kişiliği, inancının sağlamlığı ile bize örnek olan bir kişilik.

İlk öğretmenim babam

Mehmet Âkif’in olgunlaşmasında ve sahip olduğu ruh halini yakalamasında babası son derece etkili olmuştu. Arapçayı ve dine ait eserleri Mehmet Âkif hep babasından öğrenmiştir. Baba, oğlu ile birlikte camiye giderken yolda onunla bir yetişkinle konuşurmuş gibi konuşur, her türlü sorusuna ciddiyete cevap verir, her anlattığını büyük bir dikkatle dinler, sonra da kendi medrese eğitiminden elde ettiği bilgileri O’nunla paylaşırdı. Âkif’e yolda bir yandan da bilmediği lûgatları ezberletir, dine temas eder bir takım bilgiler verirdi. Bu yüzden Mehmet Âkif babası için «O benim hem babam, hem de hocamdır. Ben hayatta ne öğrendi isem, ondan öğrendim» demiştir.

Bütün o ciddî medrese eğitimlerinin arasında, ev geçindirme telâşının arasında o koskoca adam çocuklarını elinden tutup gezmeye götürür, bir sünnetin uygulayıcısı olarak çocuklarıyla camide vakit geçip onların ayaklarını alıştırmış, çocuğuyla camide oyunlar oynayarak zihinlerinde camiyi hoş bir sadâ olarak bırakmış, değerli zamanını onun çocukça hikâyelerini dinlemeye ayırmıştır. Şu anda çocuk psikolojisi uzmanlarının şiddetle tavsiye ettiği gibi, çocuğunu ciddiye alarak ilgilenen, ona saygı duyup, anlattıklarını bir yetişkini dinleme ciddiyetiyle dinleyen ve çocuklarına ilk öğretmenliğini yapmakla mükellefiyetinin farkında olan bu baba, Mehmet Âkif’in sağlam kişiliğinin oluşmasında, dinde sebatında en önemli etkenlerden olmuştur.

Cami, oyun, yaramazlık ve Âkif

Peygamberimizin de sünnetinde yer aldığı gibi, babası onu sekiz yaşından itibaren Fatih Camiine götürmeye başlamıştı. Bunu bir şiirinde şöyle anlatır:

“Sekiz yaşında kadardım. Babam gelir:

‘Bu gece, sizinle camiye

gitsek çocuklar erkence.

Giderseniz gelin amma

namazda uslu durun;

Merâmınız yaramazlıksa işte ev, oturun!’

Deyip alırdı beraber benimle kardeşimi

Namaza durdu mu, haliyle

koy verir peşimi

Dalar giderdi, ben artık kalınca âzade

Ne âşıkane koşardım hasırlar üstünde.”

Cami, masal, oyun ve yaramazlık... Cami içinde baba ve çocuklar... Cami içinde inanç ve coşku... Cami içinde ciddiyet ve oyun... Cami içinde inanç ve çocuksuluğun sınırsızlığı... Cami içinde yetişkin ve çocuk samimiliği... Cami ile iç içe bir ev... Cami ile içiçe bir mahalle hayatı ve bir sünnetin uygulayıcısı olgun bir baba Mehmet Âkif’i İstiklâl Şairi yapacak ruh halinin en önemli mimarlarından olmuştur.

İşte yetişkin Âkif’in portresinin temel çizgilerini belirginleştiren çocuk Âkif’in dünyası, ya da Âkif’in içinde kendini bulduğu dünya...

Her çocuk yaramazdır, Âkif de öyle

Her çocuk büyünce kim olacaksa olsun, çocuktur, yaramazdır. Bir çoklarımızın sandığı gibi büyüyünce insanlık tarihinde iz bırakacak şahsiyetlerde her çocuk gibi yaramazlıklarla dlu çocukluklar yaşamışlardır. Âkif de öyledir. Ele avuca sığmayan mizaçlı bir çocuk. Çalışkan ama haşarı. Okuldan döner dönmez sokağa fırlayan, ağaçlara tırmanan, kabına sığmayan bir çocuk yani her çocuk gibi.

Hatta zekâlarının etkisiyle akla hayale gelmedik muzurluklar yapmaktadırlar.

Bir gün…

Masal dinlemeden uyumayan bir çocuk muş Âkif. Uyuması için kendisine masal anlatırken uyuyakalan annesi Saime Hanım’ın eline mangalda kızdırdığı cevizi bırakarak yakan, yarım kalmışlığı kabullenemeyen bir ruh o zamandan kendini göstermiş.

Nice Âkif’lerin yetişmesi temennisiyle...

Feyza Keleş Gizligider

14.09.2006


Eyvah ağzım kokuyor!

Eğer çantanızdan ağız spreyini, naneli şeker veya sakızı eksik etmiyorsanız ve insanlar sizinle konuşurken biraz daha uzak duruyorlarsa, tehlike çanları çalıyor demektir. Ağız kokusu son derece rahatsızlık veren ciddî bir sorundur. Çünkü ağız kokusu dişlerde, ağız içinde, hatta midenizde sorun yaşadığınızın belirtisi olabilir. Bu nedenle bu durumu hafife almamalı ve önlemenin yollarına göz atmalısınız.

Ağız kokusu nasıl oluşur?

Ağız kokusunun başlıca nedeni bakterilerin, yemek artıklarının, hücrelerin, kan elemanlarının veya yumurta beyazının ağız ve boğazın iç bölgelerine yerleşerek uzun süre kalarak kokuya neden olmasıdır. Bu sayede hidrojen, sülfit veya uçucu diğer maddeler serbest kalıp, her nefes alıp verişte bizi ve karşımızdaki insanı kötü kokuyla rahatsız eder.

Peki ağız kokusuna karşı nasıl bir önlem alınabilir?

Eczanelerde satılan ve tabiî maddelerden meydana gelmiş bitki gargarasıyla her gün gargara yapın. Bu gargara karanfil, kimyon veya rezene yağı içermelidir. Bu sayede ağız kokusu oluşma şansı oldukça düşecektir.

Gün içinde mutlaka 2 litre kadar su için. Su veya soda içen birisinde tükürük bezleri harekete geçer ve koku yapan tüm maddeler kendiliğinden yok olur.

Ağız kokusunu gideren bitkisel karışımlı ballardan her gün bir kaşık aç karnına yiyin.

Her diş fırçalama işleminden sonra dil temizliğini mutlaka yapın. Ayrıca diş ipiyle diş aralarını mutlaka temizleyin.

Kullandığınız ilaçları mutlaka gözden geçirin veya doktorunuza danışın.

Çok fazla çay ve kahve kullanımı ağızdaki bakterilerin artmasına ve koku oluşumuna neden olur. Aynı şekilde alkol içeren gıdalar da kokuyu artırıcı etkenlerdir.

Baharat ve baharatlı yiyecekler ağız kokusuna neden olur. Yememeye dikkat edin.

Şekerli sakızlar, şeker bakterileri tarafından bozunarak ağzın kokmasına sebebiyet verirler.

Tüm bu tabiî yöntemleri uyguladığınız takdirde eminiz ki sağlıklı bir gülüşe ve ferah bir nefese kavuşacaksınız.

14.09.2006


Türlü konservesi

Malzemeler:

1 kg patlıcan

Yarım kg bamya

Yarım kg taze fasulye

1 kg kabak

Yarım kg sivri biber

1 kg domates

1 çorba kaşığı tuz

Hazırlanışı:

* Sebzeleri yıkayıp kurulayın. Bamyaların sap kısımlarını kesip fırın tepsisine yayın. Sıcak fırında birkaç dakika kurutun. Kaynar suda 7-8 dakika kadar haşlayıp suyunu süzün.

* Patlıcanları alacalı soyup iri küpler halinde doğrayın. Acısını çıkarmak için tuzlu suda bekletin. Kabakları temizleyip küp şeklinde doğrayın. Biberleri ve taze fasulyeleri ayıklayıp ikiye veya üçe kesin.

* Hazırladığınız sebzeleri ayrı kaplarda diri kıvamda haşlayıp süzün. Domatesleri dilimleyin. Sebzeleri kavanozlara değişimli olarak yerleştirin. Bir kaşık tuz ekleyip bir parmak boşluk kalıncaya kadar kaynar suyla doldurun. Havasını çıkardıktan sonra kapağını sıkıca kapatın.

* Kavanozları sterilize etmek için; büyük bir tencerenin dibini kalın bir bezle kaplayın ve kavanozları birbirine değmeyecek şekilde yerleştirin. Kavanozların üzerine çıkacak kadar su doldurup 25-30 dakika kaynatın. Ilınıncaya kadar bekletin. Kavanozları tencereden alıp aralıklı olarak kuru bez üzerine dizin. Kapaklarını kontrol edip serin ve rutubetsiz bir yerde saklayın.

Kolaylık

Konserve yaparken kavanozları sterilize etmek için, kotoklava adı verilen özel bir sterilize tenceresi de kullanabilirsiniz.

14.09.2006


Ergenlik sivilcelerine karşı

1 kahve fincanı bal, 1 poşet yeşil çay ve 1 ampul C vitaminini robotta krem haline gelinceye kadar ezin. Göz çevresi hariç tüm yüzünüze dairesel hareketlerle masaj yaparak yedirin. Ilık suyla yıkayıp havlu ile tampon yaparak kurulayın.

14.09.2006


Dua

Ey Hayy-u Kayyûm olan Allah’ım! Bütün işlerimi düzeltmeni, bir an bile beni kendi başıma bırakmamanı, rahmetine sığınarak Senden isterim.”

Resûl-i Ekrem Efendimizin (a.s.m.) Hazret-i Fâtıma’ya tavsiye ettiği dua.

14.09.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004