Bediüzzaman, Denizli hapsinde talebelerine yazdığı mektuplardan birinde, tarikat ehline ve bilhassa Nakşilere yönelik hücumlarda kullanılan yöntemleri şöyle sıralıyor:
* Ürkütmek ve korkutmak.
* O mesleğin su-i istimalâtını (istismar edilip kötüye kullanıldığını) göstermek.
* O mesleğin erkânlarının (önde gelenlerinin) ve mensuplarının kusurlarını teşhir.
* Materyalist felsefenin ve medeniyetinin cazibedar sefahet ve lezzetli zehirleriyle ifsad.
* Aralarındaki tesanüdü kırmak.
* Üstadlarını ihanetlerle çürütmek.
* Mesleklerini fen ve felsefenin bazı düsturlarıyla gözden düşürmek. (Tarihçe, 373-4)
Bu mektubun yazıldığı dönemde söz konusu yöntemler maalesef büyük ölçüde başarılı olmuş ve tarikat ehli bu mücadelede tâkatten düşmüştü.
Son dönemde İsmail Ağa cemaatini hedef alan saldırılarda da aynı yöntemlerin iç içe geçmiş olarak yoğun şekilde kullanıldığı görülüyor.
Bu çok tehlikeli ve dehşetli taarruzun geri püskürtülüp başarısızlığa mahkûm edilmesi için ise son derece dikkatli ve müteyakkız bir şekilde davranılması gerekiyor.
3 Eylül’de Bayram Ali Hocanın şehadetiyle sonuçlanan menfur suikastı takip eden süreçte ortaya konulan sabırlı, olgun, vakur ve müsbet tavır, ilk tahrik dalgasını boşa çıkarması cihetiyle ümit ve memnuniyet vericiydi.
Ancak bu sabrı zorlayan tahrikler, Bediüzzaman’ın mektubunda sıralanan yöntemler çerçevesinde tırmandırılarak devam ediyor.
Dolayısıyla imtihan daha da zorlaşıyor.
Bu bakımdan, cemaatin tahrik ve tahrip amaçlı her bir saldırı taktiğini tek tek boşa çıkaracak bir ferasetle hareket etmesi lâzım.
Bu çerçevede, kendi içindeki tesanüdü kırmayı amaçlayan tertipleri daha fazla kenetlenerek; üstadını ve şeyhini ihanetlerle çürütme ve önde gelenler başta olmak üzere bazı cemaat mensuplarının kusurlarını ve su-i istimallerini teşhir taktiklerini ise hem yine dayanışmayı kuvvetlendirmek, hem de şahıslara değil, hakikatlere bağlı olduklarını vurgulayıp “Zaman cemaat zamanıdır” düsturuna sarılmak suretiyle bertaraf edebilir.
Ürkütme ve korkutma taktiğini boşa çıkarmanın yolu da tesanüdü muhkemleştirmek.
“Cazibedar sefahet ve lezzetli zehirle ifsad” taktiği hayli zamandır uygulanan ve maalesef büyük ölçüde etkili de olan bir yöntem.
Ama özellikle İsmail Ağa cemaatinin şeair noktasındaki hassasiyeti, inşaallah bu tuzağı o camia için büyük ölçüde akamete uğratır.
Fen ve felsefenin düsturlarıyla mesleği gözden düşürme taktiği de son derece tehlikeli.
Ve gerek bunu, gerekse diğer fitneleri boşa çıkarma noktasında, özellikle Risale-i Nur’da yer alan izah, ispat ve irşadların çok büyük yardım ve desteği olacağı muhakkak.
Son dönemde cemaat mensupları, bilhassa hanımları arasında Risale-i Nur’a ilginin arttığına dair duyumlar memnuniyet verici.
Esasen Risale-i Nur bir Kur’ân tefsiri olarak umumun malı ve herkesin istifadesine açık.
Olaylar da dar görüşlerle hareket lüksümüzün olmadığını hepimize hatırlattığına göre...
14.09.2006
E-Posta:
[email protected]
|