11 Eylül yeni bir yüzyılın miladı ise bu yüzyıl ABD aleyhine işliyor demektir. Dolayısıyla neoconlar maksatlarının aksiyle tokat yediler. Tuzak kurdular ve kazdıkları kuyuya veya tuzağa kendileri düştüler. 11 Eylül’le birlikte yeni bir süreç başlamış oldu. Bu süreç içinde ABD dünyanın ‘yenilmez ve karşı konulmaz’ tek gücü olarak hükümranlığını ilân etti ve bu anlamda önce Afganistan ve ardından Irak’a saldırdı. Ve herkesin de ittifakıyla bataklığa saplanmış oldu.
Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliğinin çöktüğü nokta olan Afganistan şimdi aynı işlevi ABD için görüyor. Tek farkla ki SSCB’nin karşısında Mücahidler vardı. Bu kez ise ABD’nin karşısında Taliban var. Yeni tabloda SSCB’nin yerini ABD, Mücahidlerin yerini de Taliban almış bulunuyor. 11 Eylül komplosu İslâm âlemine karşı yapıldı, ama tuzak tersine döndüğü için bu süreçten en kazançlı çıkacak olan yine İslâm dünyası olacaktır. Soğuk Savaş dönemindeki Amerikan vesayeti böylelikle üzerinden kalkacaktır. Ve bunun emareleri Afganistan ufuklarında tulu etmeye başlamıştır. Failler kim veya arkasında kimler olursa olsun hiç fark etmiyor. 11 Eylül ve Ground Zero gerçekten de ABD’nin çöküşe geçtiği an oldu. Daha sonra ABD şok ve diz çöktürme operasyonlarıyla karşı hamle yapsa ve toparlanmaya geçse de ricat süreci işlemeye başlamıştır. 11 Eylül bu itibarla ABD için geri sayım tarihi ve anı olurken İslâm âlemi için ise hamle ve itila döneminin başlangıcı olacaktır. Elbette bu kolay bir süreç olmayacaktır. Hatta çok sancılı bir süreç olacaktır. Ama bir defa bu yönde düğmeye basıldı ve taşlar yerinden oynadı ve zemin hareketlendi. Artık bu sürecin geri dönüşü yok. Kaseti geri sardırmak mümkün değil.
***
Bu yönüyle 11 Eylül’ü tahlil edenler çok. Bunlardan birisi de 11 Eylül’ü tarihin en büyük yalanı, aldatmacası ve kandırmacası olarak ilân eden Fransız Yazar Terry Mysen. Korkunç Hile veya Aldatmaca kitabının yazarı olan Terry Mysen 5 yıllık süre içinde gelişmelerin kendisini tekzip etmek bir yana teyid ettiğini ve sonuçtan memnun olduğunu söylüyor. Başta ortaya attığı aykırı iddiayla dışlandığını ve tecrid edildiğini, ama şimdi kendisini destekleyenlerin sayısının çığ gibi arttığını söylüyor. Dolayısıyla, 11 Eylül düzeni yalan ve kandırmaca bir nazariye üzerine kurulu. 11 Eylül’le birlikte neoon ekibin seferber edebilmek için bir şok dalgası meydana getirdiklerini ve bu toz duman içinde de kendi planlarını uygulamaya koyulduklarını ifade ediyor. Bu sürecin hemen akabinde ABD askerî-sınaî kompleksinin kârâ geçtiğini ve kasalarını doldurmaya başladığını söylüyor. Ve 11 Eylül sürecinin devamında bütün stratejik hedeflere ulaşıldı. Taliban’la petrol için temasa geçmişler, ama makbul olmayan dinî görüntüsü yüzünden onunla temastan ve işbirliğinden kaçınmışlardı. Taliban’ı yoklamışlar ve sınamışlar ve sonunda işbirliği yapılamayacağına karar vermişlerdi. Hareketin içine de Abdülhak ve Karzai gibi bazılarını ekmişlerdi. Onlar süreçte Taliban’dan kopmuşlardı. Ve 11 Eylül’le birlikte Kaide iddiaları üzerinden onu devredışı bıraktılar. Akabinde Irak üzerinde kontrolü sağladılar. Zaten daha önce Saddam’ın ‘kasıtsız ve dolaylı yardımlarıyla’ Körfez üzerine kurulmuşlardı. Ve 11 Eylül sonrasında BM üzerindeki etkinliklerini de arttırdılar. Karanlıklar Prensi Richard Perle BM’nin lağvını ve ABD’nin bu kurumdan çekilmesini savunuyordu, ama süreçte tersinden onu da büyük çapta hegemonyaları altına aldılar.
***
İlk planda hepsi oldu, ama baltayı taşa vurduklarını belki geç fark ettiler. Fark ettiklerinde ise zaten batağa batmış durumdaydılar. Yapacak bir şey yoktu. Zevahiri kurtarmak için bazen beylik laflar ediyorlar. Terry Mysen bu hususta şunları söylüyor: “Bush kalan iki yılı zarfında bozduklarını tamir edemez ve ABD’yi düştüğü bu çukurdan kurtaramaz. Böyle bir ihtimal yok. Aksine, ABD bütün yatırımlarını harp sanayi ve istihbarat üzerine yapıyor. 2000’lerde ABD’nin durumu 1980’lerdeki SSCB’nin durumuna benzemiştir (Ayrıca SSCB’yi petrolün ucuzluğu ABD’yi de pahalılığı vuruyor). Ekonomi çöküyor, zira barış ve yapılanma ekonomisi değil, aksine savaş ve tahrip ekonomisi ve bu yönüyle spekülasyonlara açık ve çok kırılgan bir yapıda...”
AB’nin askerî gücü ABD’nin gücü karşısında üçte bir nispetinde olsa bile ABD’nin zaafiyeti gücünde yatıyor. 11 Eylül uzmanı El Ahram gazetesine verdiği demeçte Kaide’nin ve kağıttan bir kaplan olduğunu ve Kaide mensubu olduğu söylenen 19 sessiz adamın da hikâye olduğunu ifade ediyor. Buna rağmen ABD İran’a saldırabilir mi, Terry Mysen bu hususta şunları söylüyor: “Mantık bu kadar hezimetten sonra başka bir savaşa girmemelerini iktiza ediyor. Ama Amerikan idaresi kararlarında akıl ve mantığa çok az yer veriyor....”
Tarihte bazı anlar vardır kendisinden sonra bütün geleceği etkiler. 11 Eylül de böyledir. Hazreti Osman’ın şehadeti nasıl bir fitnetü’l kübra yani büyük fitne ise ve olmuşsa 11 Eylül de büyük kandırmaca ve aldatmaca olmuştur. Ama Ground Zero’ da yani sıfır noktasında kurulan tuzak tersine dönmüş ve tarihin akışı tersi bir istikamete kaymıştır.
14.09.2006
E-Posta:
[email protected]
|