İlerleme Raporunun yayınlanmasının 8 Kasım’a ertelendiği haberi henüz Meclise gelmemişti.
24 Ekim’de yayınlanacak olan raporun, en az eleştiriyle çıkması için olağanüstü toplanan Meclis, İskan Kanununu görüşüyordu.
İlerleme Raporunun taslak metni açıklandığı için, oradaki zehir zemberek eleştiriler zaten biliniyordu.
Yapılmak istenen eleştirileri unutturup, takdir ve tebrik edilmesini sağlamak değildi. Sadece eleştirilerin daha düşük profilli olması sağlanabilir miydi? Ona çaba gösteriliyordu.
Ama bir çarpıklık vardı.
Biz buna habercilikte, “odak kayması” diyoruz, ama asıl önemli olanın ihmal edilmesi de diyebiliriz.
İlerleme raporunda Vakıflar Kanunu, İskan Yasası, Ombudsmanlık Yasası hatta tohumculukla ilgili yasa önemli. Bunların bir kısmına İlerleme Raporu’nda ya da Avrupa Parlamentosunun kararlarında değiniliyor.
Ancak hem Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanı Lagendijk’in açıklamalarında, hem AB dönem Başkanlığı’nın değerlendirmelerinde en ağırlıklı noktayı 301. madde oluşturuyor. “Türk devleti ve Türklüğü aşağılamak…”
Bu kanun insaflı bir şekilde kullanılsa, sorun yok. Her türlü hırsız, madrabaz, hürriyet düşmanı, çete artığı Türklük şalının altına sığınırken, entellektüellerin başı derde giriyor. Batı kamuoyuna çağdaş Türkiye mesajını vermek için isimlerini ve resimlerini kullandığımız Orhan Pamuk’tan, Hrant Dink’den, Elif Şafak’a kadar birçok isim 301. maddeden dolayı yargılanıyorlar.
Peki, bu durumda makul bir iktidar ne yapar? Türkiye-AB ilişkilerini olumsuz etkileyen bu maddeyi yeniden düzenler.
Peki hükümet de öyle böyle bir gayret var mı?
AB yasalarının görüşüldüğü sırada iktidar kulisinin bir köşesinde Adalet Bakanı Cemil Çiçek’e bunları sorduk.
Bakan her aydın için açılan dâvâya göre yasanın değişemeyeceğini savundu. 301 maddenin metninden ziyade uygulamasına bakılmasını istedi. “Yasa eski haliyle 159’dan 301 olarak değiştirildiğinde dâvâ seyrine bakın, çok önemli bir düşüş var”dedi.
Bu ısrar niye anlamak mümkün değil.
301. madde, tohumculuk kadar önemli değil mi? AB’de bir kısım sağduyu sahipleri, Türkiye kendisinden istenen değişiklikleri gerçekleştirsin diye raporun yayınlanmasına Kasım ayına erteliyor, burada bizim kılımız kıpırdamıyor. AB’nin tavrını Türkiye’ye açılan yeni bir kredi olarak görmek ve değerlendirmek gerekiyor. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve AB’den sorumlu Bakan Ali Babacan da aynen böyle düşünüyorlar.
Bugün Başta Lagendijk olmak üzere yerli, yabancı birçok aydın Elif Şafak’ın 301. maddeden dolayı yargılandığı dâvâda olacak.
Bir kez daha dünyaya düşünceyi yasaklayan ülke olarak anılacağız. Komünizmi yasaklayan 141, 142 maddeleri kaldırdıktan sonra komünist olmadık, bilakis özgürlük ortamı ortalıkta komünist bırakmadı.
Kürtçe kasetler, sarı, kırmızı, yeşil rengi yasaktı. Kaldırdık yasağı ne oldu?
Yasaklara sarılarak, Kemal Kerinçsiz zihniyetinin peşinden koşarak AB üyesi olamayacağımıza göre, 301. madde de ısrar ederek, kurşunu topuğumuza neden sıkıyoruz?
21.09.2006
E-Posta:
[email protected]
|