Okulların açılmasıyla birlikte ‘sıkıntı’lar da başladı. Büyük şehirlerde nisbeten işler yolunda giderken, bazı illerimizde kalabalık sınıf ve yetersiz okul sayısı eğitimin dertlerini hatırlatıyor.
Mesela bir beldemizde, daha önce depremden zarar gören okulun tamiri tamamlanamadığı için eğitim bir hafta sonra başlayacakmış. Başka bir okulda ‘depo’ sınıf yapılmış, bir başka okulda da ‘iki müdür’ bir odada oturmak durumunda kalmış. (Yeni Asya, 20 Eylül 2006) Batman’da da 600 öğretmen açığı olduğu ve bazı okullarda sınıf mevcudunın 70’i aştığı ifade edilmiş. (“Batman Çağdaş”dan aktaran, Bianet.org, 19 Eylül 2006)
Bu örnekleri arttırmak mümkün. Türkiye’nin dertlerinden biri olan ‘gelir dağılımındaki adaletsizlik,’ eğitime de yansımış durumda. Ne zaman düzeltileceği de mechul. Her defasında, “Önümüzdeki yıl sıkıntı sona erecek” denilse de ciddî bir değişim olmadığı görülüyor.
Eğitim sistemindeki aksaklıkların yanında, takdire değer çalışmalar da yapılıyor. Ama bunlar eğitim sisteminin temel problemlerini çözmeye ne yazık ki yetmiyor. Mesela, son yıllardaki ‘ücretsiz kitap dağıtımı’ çok iyi düşünülmüş bir proje olmakla birlikte sıkıntıları sona erdirmiyor.
Okullarda gözardı edilen bir konu da, çocuklarımızı ‘israf’a karşı şuurlandırmamak. Bu konuda öğrenciye ‘bilgi’ vermek bir yana, çocuklarımız adeta ‘israf’a teşvik ediliyorlar.
“Küçük” görülen bazı konuların, aslında “büyük” neticeler doğurduğunu görmek lâzım. Okulun ilk günü akşamı, çocuklara “İlk gününüz nasıl geçti?” diye sordum. Anlatıp öğretmenlerin istediklerini sıraladılar: “Türkçe için 100 sayfa, spiralli, plastik kapaklı defter, kılıflı olmak şartıyla flüt, dosya vs.” diyerek bütün dersler için lâzım olan araç ve gereçleri sıraladılar. “100 sayfa spiralli defter” lafını duyunca, bu ‘sipariş’i veren öğretmen/lere içimden kızdım. Çocuklara da “Tabii ki defter alırız, ama spiralli olması şart değil” dedim. Haliyle çocuklar da bizden çok öğretmenleri dikkate/kaale alma meylindeler. İstekleri olmayacak diye üzüntü beyan ettiler.
Bu vesile ile Türkiye’yi ‘idare’ edenlere bir iki laf söylemek icap edecek: Öğretmen ‘defter’ istemeli, ama ‘spiralli’ gibi bir ‘şart’ ileri sürmek haksızlık değil mi? Niçin daha uygun fiyata ‘normal’ defter varken, israfa girip ‘spiralli defter’ alalım? Hem, 100 sayfa diye dayatmak niçin? İsteyen 20 sayfalık alır, bitince bir daha alır, ne mahzuru var?
Bazıları belki ‘bu kadarı da fazla’ diyecek ama ben şöyle düşünüyorum: Öğretmenler öğrencilerine, istedikleri halde geçen yılki defterlerini de kullanma müsaadesi vermelidirler. Bazen yıl sonuna gelince 100 sayfalık defterlerin 20-30 sayfası ancak kullanılmış oluyor. Yarıdan çoğu kullanılmayan defterleri ‘çöp’e atmak israfın katmerlisi değil midir?
“Ücretsiz kitap” kampanyasını yürüten Milli Eğitim Bakanlığına da iş düşüyor: Her yıl ücretsiz olarak dağıtılan milyonlarca kitap, bir yıl sonra ‘çöp’e atılıyor. Yazıktır, israftır... Bir kampanya başlatılsa ve öğretim yılı başında ücretsiz dağıtılan kitaplar, yıl sonunda öğrencilerden toplansa ve ‘hurda kâğıt’ olarak satılsa bu parayla kaç adet okul yapılır? Buna, kullanılmayacak olan ‘eski defter’lerin de ilave edildiğini hesaplayalım...
“Küçük hesap”ları ihmal etmeye devam ettikçe, bir kaç okul binasını ‘çöp’e attığımızı da unutmayalım... Böyle bir kampanya açılırsa, ‘çöpten kurtarılan okullar’ı görmemiz mümkün...
21.09.2006
E-Posta:
[email protected]
|