Gündemin esiri miyiz?
Hepimiz gündemin esiriyiz. Kendimiz oluşturuyoruz onu, ona su veren, onu kuvvetlendiren, dal budak salmasını sağlayan biziz, ama sonradan oluşturduğumuz canavar bizleri kolları arasına alıyor ve onun esiri oluyoruz. Artık o bizim efendimiz oluyor, bizi o yönlendiriyor. Bir olayın gündeme oturması, gerçekten onun çok önemli olmasıyla mı ilgili? Bir vak'a ehemmiyeti oranında mı gündemleşebiliyor? Çokça konuştuğumuz, vaktimizin çoğunu alan bir olay gerçekten geldiği makama, işgal ettiği yere ve kendisine harcanan zamana lâyık mı? Onu hak ediyor mu?
Bu soruların hepsine evet diyebilseydik, bugün insanlık bambaşka bir yerde olur, bizi rahatsız eden şeylerin çoğu olmaz ve elemin tahtında sürûr sefa sürüyor olurdu.
Kendimizden başlayalım. Günlerce zihnimizi meşgul eden, bizi strese sokan, saatlerce çözümü peşinde koştuğumuz şey, bizde işgal ettiği o yeri hak ediyor mu? Gerçekten birinci öncelikle ele almamız gereken konu, mesele veya şey o mu? Yoksa onun o hak etmediği mevkie gelmesinde başka şeylerin, pek normal olmayan şeylerin etkisi mi oluyor?
Bazen ferdi gündemimizin başköşesine oturan şey, oraya oturması bir yana aslında aklımıza hiç gelmemesi gereken bir sorun veya olay olabiliyor. Ama zaaflarımız ve takıntılarımız o vak'ayı bütün diğer vak'aların önüne geçirterek onu ferdî gündemimiz yapabiliyor.
Bir insan sürekli takıntı ve zaaflarının oluşturduğu mevhumları ferdî gündemi yapıyorsa, o zatın asıl önemli ve çözülmesi gereken meseleleri bir kenarda çözümsüz olarak kalacağından, rahatlıkla o insanın hayatta başarısız olacağını söyleyebiliriz. Aksi de gayet makul olur. Yani kendi ferdî gündemini sağlıklı olarak seçebilen, gündeme oturması gereken şeyleri oraya yerleştirebilen insan, başarılı, sorunsuz, daha az problemli ve hayattan gerçekten zevk alan biri olur.
Fert için söylediğimiz bu şeyleri toplum için de söyleyebiliriz. Bir milletin gündemine oturan şey gerçekten orayı hak ediyorsa, o millet daha az sorunlu, mutlu ve bahtiyar olur. Ama böyle olmayıp, bir milletin gündemi hakkaniyet ölçülerine göre değil de, bazı takıntılara, yanlış fikirlere, art niyetlere ve ince hesaplara göre belirleniyorsa, o milletin sorunlarla boğuştuğunu, aslî meselelerini çözemediğini, fertlerinin birbirleriyle uğraştıklarını söyleyebiliriz.
Bunlardan sonra, ülkemizde son zamanlarda oluşan gündemlere bir göz atılırsa, gündemlerin gündem olmayı pek hak ettikleri söylenemez. Çünkü çoğu gündem incelenirse o gündemlerin gerçek ihtiyaç ve zorunluluk sonucu gündemleşmedikleri, aksine çeşitli ince hesaplar ve art niyetler sonucu meydana geldiklerini görürüz.
Memleketimizdeki başka bir menfi yön ise, çözüme kadar sürekli gündemi oluşturmaları gereken meselelerin son derece zayıf bir gündemleşmeden sonra nisyanın kalın örtüsü altına sürülmeleridir. Bunu böyle yapan da bu haklı gündemleşmenin ya birilerinin çıkarına dokunması, ya bazı güç odaklarını rahatsız etmesi veya yerleşik düzene çomak sokmasıdır.
Gerçek problemlerimizi, sorunlarımızı ve gerçekten çözülmesi gereken meselelerimizi gündemleştirirsek, kısa zamanda daha az problemli ve sorunlu bir memleket haline geliriz. Ama bu da çok zor bir meseledir. Gündem işgalcileri buna fırsat vermemek, kendi zaaf ve çıkarlarına göre bir gündem oluşturmak ve eski düzeni tekrar sürdürmek için ellerindeki bütün nizamî ve gayr-i nizamî silâhlarla kesinlikle üstümüze saldıracaklardır. Kısa zamanda bunun çözümü de yok gibidir. Çünkü bu, güç dengeleriyle ilgilidir. Güç dengeleri ise kolay kolay ve çabuklukla değişmiyor. Uzun zaman, çaba ve cehd gereklidir güç dengelerinin değişimi için.
Peki ne yapılabilir? Farkında olmak önemlidir. Hani demişler ya problemi anlamak onu çözmenin yarısıdır. Bu da öyledir. Bu mesele anlaşılsa, kabul edilse büyük bir adım atılmış olur.
Şu da önemlidir. Gündem dışı çıkışlara yardımcı olunmalı. Gündemin her şey olmadığı ve oturduğu makama her zaman hak ederek gelmediği hatırda tutularak ona aykırı çıkışlar kızgınlıkla karşılanmamalı, o çıkışlara da ifade hakkı verilmelidir. Böyle yapmak gerçeğe ihanet veya yapılmaması gereken bir şeyi yapmış olmak olmaz. Aksine böyle yapmamak, haksız bir işgale yardım etmek olur.
Gündemin tabulaşmasına, bir baskı aracı gibi işlev görmesine ve fikirlerimizi sınırlandırmasına izin vermemeliyiz.
|