Son zamanlarda bazı mahfillerce üretilen ve seslendirilmeye başlanan bir senaryoda, gelecek yıl yapılacak seçimlerde AKP’nin çoğunluğu kaybedeceği ve iktidarın ulusalcı bir koalisyona geçeceği öngörülüyordu.
Bu koalisyonu oluşturacak partiler öncelikle CHP ve MHP olarak ifade edilirken, üçüncü ortak da DYP olarak gösteriliyordu.
Gerçi onların asıl tercihi CHP-MHP ikilisiydi. Ama özellikle iki partinin sandalye sayısının hükümet kurmaya yetmemesi ve üçüncü bir ortağa ihtiyaç duyulması ihtimaline göre, DYP’yi de kerhen dahi olsa denkleme katıyorlardı—tabiî kendi şartları dahilinde.
Tabiî, “Aç tavuk kendisini darı ambarında görürmüş” diyerek bu hesaplara gülünüp geçilebilir. Ama daha ciddî yaklaşarak, bunu DYP’ye şimdiden kurulan tuzaklardan biri olarak görmek de mümkün.
DYP’yi ısrarla “baraj sınırı”nda gezinen bir parti olarak göstermeye çalışanların bir başka tuzağı bu.
Ancak Ağar’ın özellikle son dönemde takip ettiği tutarlı ve sağlıklı çizgi, partiyi hem baraja takma, hem de laikçi-ulusalcı cephenin stepnesi olarak kullanma amaçlı tuzakları boşa çıkaracak nitelikte.
Bu çizgiyi dikkatle izleyenler, Ağar’ın son irtica tartışmalarında da, 301 sorununda da ve nihayet PKK meselesinde de son derece doğru ve cesur mesajlar verdiğini gördüler.
Meselâ, Sezer’in “Laikliği korumak için özgürlükler kısıtlanabilir” mesajına “Daha özgürlükçü, daha demokratik, daha sivil bir Türkiye’ye gidiyoruz. Bu yönde mesajlar verilmesi lâzım” cevabı sadece Ağar’dan geldi.
Oysa Sezer’in aynı konuşması için bazı bakanlar “dikkatli ve dengeli” yorumu yaptılar.
Aynı şekilde hükümetin de, anamuhalefetin de, MHP’nin de cansiperane savunduğu 301. madde için “Cumhuriyet kitaptan, sözden korkmaz. Türkiye’nin ihtiyaçlarını evrensel hukukla örtüştürmeliyiz” değerlendirmesi yapan ses de yine Ağar’dan yükseldi.
Son örnek, Türkiye’nin en can yakıcı sorunu olan PKK terörü meselesinde DYP liderinin “Dağda savaşacaklarına ovada siyaset yapsınlar” beyanı. Bu sürpriz çıkış ve ardından gelen demokrasi, barış, huzur söylemleri, bir anda gündemin ilk sıralarına oturdu.
Askerin alışılmış çizgisini sürdürdüğü, PKK bağlantılı siyaset yapanların bir fasit daire içinde dönüp durduğu, hükümetin kaçamak tavırlarla topu ABD’ye ve Irak’a havale etme kolaycılığına kaçtığı sıkıntılı bir ortamda, terörle aktif silâhlı mücadelenin de içinden gelmiş bir insan olarak Ağar’ın yaptığı çıkış demokrat kesimlerden destek alırken, ulusalcı cephenin de ateş püskürmesine yol açtı.
Tartışma hararetlenerek süreceğe benziyor.
Biz ise bu aşamada şunu söyleyebiliriz:
Ağar’ın peş peşe yaptığı ataklar, DYP’nin, adına yakışır şekilde doğru bir yolda yürüdüğünü gösteriyor. Bu istikametteki sağlam duruş ve aktif yürüyüş DYP’nin önünü açar.
Bu açılımlar, Türkiye’nin 3 Kasım’dan bu yana eksikliğini hissettiği ve yeni bir seçim arefesinde de yana yakıla aradığı demokratik alternatifin gerçek adresini ortaya çıkarıyor.
Bu çizgi geliştirilerek sürdürülmeli...
11.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|