Durduk yere irticayı gündeme taşımak için yapılan ilk ataklar, şu aşamada pek sonuç vermişe benzemiyor. Bunu medyanın “iki arada bir derede” görüntüsü veren şaşkın tavrına bakarak görmek mümkün.
Org. Büyükanıt’tan yeri göğü sarsacak çok sert ve keskin bir çıkış bekleyen bazıları ise “Hayal kırıklığına uğradık, konuşma fazla mülâyimdi” şeklinde yorumlar yapıyorlar.
Keza, “Komutanların irtica vurgusu toplumsal destek bulmuyor” diyenler mevcut.
Bunun pek çok sebebi var. Bazılarını birlikte tahlil edip değerlendirmeye çalışırsak:
Bir defa, bu söylemler artık bu konuda titiz ve duyarlı kesimlerde bile kanıksanır hale geldi. Bu yüzden etkisini kaybetti.
Bunda, AB sürecinde alınan mesafenin de rolü büyük.
Bir başka önemli faktör, irtica tartışmalarının başlatılmasındaki zamanlama hatası. Bu konuşmaların, insanların dinî duygularının zirveye çıktığı Ramazan ayında yapılması ters tepti.
Konuşmaların içeriğinde de dindarları incitecek ve rahatsız edecek çok vahim hatalar yapıldı. Özellikle Org. Başbuğ’un doğrudan cemaatlerle tarikatları hedef alan sözleriyle Ora. Karahanoğlu’nun Türkçe ezanı savunan ve Arapça ezana dönülmesini “karşıdevrimcilere verilmiş bir taviz” olarak niteleyen konuşması bu noktada son derece talihsiz beyanlardı.
Bu bağlamda bir diğer talihsizlik de, Büyükanıt’ın konuştuğu Harp Akademileri’nde ilk dersin, Prof. Dr. Celal Şengör gibi problemli ve tartışmalı bir isme verdirilmesi oldu.
Kamuoyunun daha çok depreme ilişkin beyanlarıyla tanıdığı Şengör’ün, hassas dinî konulardaki “aykırı” fikirleri pek bilinmiyor.
Nitekim akademideki “Atatürk ve eğitim” konulu dersinde de bunun bir işaretini vermiş: Atatürk’ün, ön yüzbaşı olduğu dönemde General Litzman’dan çevirdiği “Takımın Muhabere Talimi” adlı kitabı, aynı zamanda Kur’ân-ı Kerim için kullanılan bir tamlama olan “Kitab-ı Mübîn” olarak da nitelendirdiğini söylemiş. (Cumhuriyet, 3.10.2006)
Atatürk’ün Kur’ân için ne düşündüğünü gösteren yeni bir belge olarak, 1932-33 yıllarında Ankara’da görev yapan ABD Büyükelçisinin raporu yakınlarda yayınlanmıştı.
Şengör’ün sözleri, bu belgede anlatılanları teyid eder nitelikte. Ve bu, işin bir ciheti.
Diğer cihetinde ise, Şengör’ün Kur’ân’la ilgili—Atatürk’le örtüşse de—milletin inançlarıyla çelişen kendi görüşleri yer almakta.
Şengör, uzmanlık alanına hiç girmediği halde Kur’ân yorumu ve tefsir tarihi bahsinde de kalem oynatan, bu çerçevede “Kur’ân metni, bize din derslerimizde öğretildiği gibi, Peygamberden günümüze kadar hiç değişikliğe uğramadan gelmiş kanonik bir metin değildir” iddiasında bulunabilen bir kişi. (Cumhuriyet Bilim Teknik eki, 1.9.2006)
Şengör’ün, “Emrettiler geldim” diye başladığı dersi “Arz ederim” diye bitirmesi gibi “şirinlik”leri ve birçok yazısıyla askere verdiği ateşli destek komutanların hoşuna gitmiş olabilir.
Ama fikir yapısı bu olan bir kişiye gösterdiği itibar, TSK’yı milletten biraz daha uzaklaştırır.
05.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|