İspanya’da kendilerine, “dört kediler” adını veren kafadarların parlamento binasına girip, başbakanın koltuğunu çaldığını öğrenince, Erdoğan’ın koltuğunun yerinde olup, olmadığını görmek üzere bi koşu başbakanlığa gittim.
Erdoğan’ın koltuğu yerinde duruyordu da, uçak yoktu.
Hangi uçak mı?
THY’nin uçağı elbette ki. Hakan Ekinci tarafından İtalya’ya kaçırılmıştı. Uçak yerinde duruyor mu, durmuyor mu gidip onu da kontrol et demeyin bana. O bölgeler Ağca’nın ilgi alanına girdiği için uzak durmakta fayda var.
Ama şunu kontrol etmedim değil. Uçak kaçırıldı haberinin ta ilk başından, korsanın görüntülerine ulaşabildiğimiz ana kadar hep o soruyu sordum.
Hatta öyle ki, gece gelişmeleri takip eden meslektaşlarımla konuşurken, iki de bir kıyafeti nasılmış, diye sorduğum olmuş.
Ancak bu korsan hayal kırıklığına uğrattı beni.
Üzerine kurduğum tüm komplo teorilerinin çökmesine sebep oldu.
Sen git sakalsız, bıyıksız ol. Başında sarık, sırtında cüppe bulunup, bacağında şalvar olmasın.
Hadi bunu yaptın, be adam “radikal dinci-minci” de mi olamazdın, gittin bir de Hıristiyan çıktın.
Memleketin makus talihi ile oynamaya ne hakkın var senin.
Şöyle güzel bir cüppeli, şalvarlı, tercihan İsmailağa cemaati mensubu çıksan da, irtica tehdidi diye yeri göğü inletenler, “İşte bakın, irtica gökyüzüne bile sızdı” diye ortalığı inletselerdi.
Biz senden yeni 28 Şubatlara vesile olmanı beklerken, gittin bir de Hıristiyan çıkıp tüm planlarımızı alt üst ettin.
Yaptığın affedilecek gibi değil, Hakan...
Ama üzülme.
Bize ilk Hıristiyan tokadı vuran sen değilsin.
Aktaracağım olay ABD’nin Pensilvanya eyaletinde meydana geldi.
Bir okulu basan saldırgan, erkek çocukları serbest bıraktıktan sonra, kız çocuklarını sıraya dizip, teker teker vurmaya başladı.
Başlarına ateş edilen 3 kız çocuğu orada hayatını kaybetti.
Saldırgan polisin müdahalesi karşısında ise silahı kendine sıkarak intihar etti.
Okul, Hıristiyanlığın bir kolu olan Amish azınlığın gittiği bir okuldu.
Muhtemelen saldırgan da aynı inancı taşıyordu.
Yani modern hayatın her türlü teknolojik yeniliğini reddeden Amish inancına mensuptu.
Bizimkilerin ballandıra ballandıra kullandığı, “kökten dinci” takımından.
Erkekler at arabasıyla tarlada çalışıp, kadınlar kıyafetlerinde metal düğme kullanmayacak kadar, medeniyetin imkânlarına uzak duruyorlar.
Modern hayatın dini bozduğu inancını taşıyorlardı.
Zaten kendisi de bir Amish olan saldırgan, modern hayatın imkânlarını kullanarak kirlendiğini düşündüğü çocukları cennete göndermek için bu yolu seçmişti.
Tüyler ürpertici bir olay.
Ancak buna rağmen Amishlerin varlığı ABD yönetimini tedirgin etmiyor.
Hatta Amishlere, turizme vesile olan kültürel bir öğe olarak bakıyorlar.
Allah muhafaza benzer bir durum bizde olsa ne olurdu?
Genelkurmay Başkanı mı, yoksa Kara Kuvvetleri Komutanı mı açıklama yapar tartışması çoktan başlar, CHP grubu olağanüstü toplanır, üst üste açıklamalar yapılır, Anıtkabir’e yürüyüşler eşliğinde, kalemini askerin hizmetine veren tipler ekran ekran gezip darbe davetiyeli yorumlar yapardı.
Ancak ne korsan Hakan, ne de Amish patentli katil bizi bu imkândan mahrum ettiler.
Hadi olmadı en azından Müslüman olsalardı, o kadar bir açık kapı dahi bırakmadılar.
İçinde bulunduğumuz durum, Mac Carthy tipi bir cadı avcılığı...
Birileri ekranda gerdan kırarak, “türbülansa girdik” yorumları yapıp, askeri kışkırtmaya çalışsa da, hükümet cephesinden farklı sinyaller geliyor.
Başbakan Erdoğan’ın ABD gezisi dönüşünde uçakta bu konuda geniş değerlendirmeler yaptığı ve askerle diyalog içinde bu konunun krize dönüşmesini önleme düşüncesinde olduğu belirtiliyor.
Ertuğrul Özkök’ün deyimi ile, hükümet, askerle bir “detant” başlatmak için adım atacak.
Geçmişte, askerin tavrı ve hazırlanan süreçler karşısında sivillerden şöyle ya da böyle başarılı bir liderlik göremedik.
Birkaç istisna dışında uçağı türbülanstan çıkarıp, hava limanına indirmeyi başaramadılar.
Erdoğan’ın askerle görüşerek kuşkularını giderme ve onlarla işbirliği içinde Türkiye’yi gerilimden çıkarma planı çok önemli.
Gerginlik yerine sağduyu, kriz yerine diyalogu esas alan bu sürecin çok özenle oluşturulup, dikkatle yürütülmesi gerekiyor.
Bu süreçte Türkiye’nin rotasını Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın liderliği belirleyecek.
Çoktandır çağırdığımız sağduyu sanıyorum geliyor. Ey sağduyu geldinse, üç kez de masaya vur da geldiğinden emin olalım...
05.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|