Siz de incelikler yüzünden incitildiğini düşünenlerden misiniz? Hani hep karşı tarafı düşündüğü için sonunda kalbi kırılanlardan. Ya da hayal kırıklığına uğrayanlardan. Yani kaybeden taraf olanlardan. Ben inceliklerin insanı incitmekten çok büyüteceğine, çoğaltacağına ve aslında bunun insanı insan yaptığına inananlardanım. Hatta çok ileri giderek diyorum ki, insanı incelikler inşa ediyor bir anlamda ve ebedî hayatını kazandıracak ya da kaybettirecek olan şey de yaşayabildiği ve yaşatabildiği incelikler yüzünden olacak. Kaybettirmek bir yana varlığına ulaştıran şey bu ince düşüncelerden geçiyor. Çünkü eşyanın ve kulun hakkı bu ince düşüncelerde gizli. Eşyaya, insanlara ve kendimize muhatap olma tarzımız belirliyor bu dünyadaki yaşam biçimimizi. Dolayısıyla da sonumuzu…
Öncelikle şu var ki, Allah insanı bütün varlıklara halife olarak yollamış yeryüzüne. Ruhunu da, kendinde olan bütün güzel isim ve sıfatlardan kodlayarak inşâ etmiş. Bütün varlıkları Rahmaniyetiyle ve şefkatiyle kuşatan Yüce Zât, insanın da kalbine merhamet ve şefkati yerleştirmiş. Sonra da tüm yarattığı eşyayı emanet etmiş ona. Bizler ise bu dar kalıplarımızdan çıkarıp da kalbimizin başını, şöyle bir hakikatiyle bakamıyoruz eşyaya ve dolayısıyla aslına ulaşamıyoruz hayatın. Bu nedenle de hoyratlaşıyor davranışlarımız, incelikler kaybeden taraf oluyor zahirde. Gerçekteyse kalp kendi varlığına kodlanmış olanı seçiyor.
Yolda yürürken yaya kaldırımlarında sohbete koyulmuş insanların bu duruma aldırış etmeden sohbetlerine devam etmeleri bir haktır. İnsanların yere tükürüp başkalarının hem midelerini bulandırmaları, hem de sağlıklarını tehlikeye atmaları bir haktır. Hem de en büyük bir hak. Sonra sokaklara atılan yiyecek paketleri, meyve kabukları, sokakların da çöplük gibi kullanılması aynı derecede bir haktır birbirimiz üzerinde ve de sorumluluk.
Biriyle muhatap olurken yüzün tebessüm etmesi de bir haktır. Aynı zamanda da peygamber mirası. Kim bilir belki de o kişinin tek sermayesi o tebessüm olacaktır. Bir şey alırken teşekkür etmeyi bilmeyen bir insan, Allah’a da teşekkür etmeyi bilmez. Küçük bir çocuğun başını okşamayan insan, insanları da tam sevemez. Birini kandırdığını sanan insan, aslında önce kendini kandırır. Duygularında var olmayanı sırf minik çıkarları için varmış gibi gösteren biri önce kendi duygularını öldürür.
Kısır çıkarlar yüzünden başkalarının varlığını hazmedemeyen ve ona kötülük düşünen biri önce kendine kötülük etmiş olur.
Bunları biliriz elbette hepimiz, biliriz de, zihinde bilmekle kalpte bilmek arasındaki o ince çizgide kaybederiz işte.
Rahman’a ulaştıran yollar çok ince, bir zerre kadar minik, ama kâinatı ayakta tutacak kadar büyük. İşte akıbetimizi belirleyecek ve başımıza gelecek olan son nokta da incelikler yüzünden olacak.
23.09.2006
E-Posta:
[email protected]
|