Çoğumuz Ezher Üniversitesine bağlı bir Dinlerarası Diyalog Komisyonu yani bir diyalog ünitesi olduğunu bilmeyiz. Ezher uzun yıllardan beri diyaloğu bir mekanizma haline getirmiştir. Biz de ise ya ezbere bir taraftarlık ya da ezbere bir karşı duruş var. İkisi de yanlış. Bizde nedense Uğur Mumcu’nun dediği gibi bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma yanlışına düşüyorlar. İçi bilgiyle doldurulamayan ezberî fikirlerden dolayı da sonu gelmez tartışmalar yapılır.
Papa’nın konuşmasıyla ilgili de önüne gelen ileri geri konuşuyor. Konuşma hangi zeminde yapıldı, niçin yapıldı gibi mülasebet ve münasebetlerine dikkat etmeden yine birileri her zamanki gibi umumiyattan ahkâm kesiyorlar. Yanlış bilgilerden kaynaklanan süreç çığır ve izlek haline gelince de işi bilenler ne kadar çırpınırlarsa çırpınsınlar mesajları kaybolmaktadır. Bundan dolayı yapılması gereken bu konularda etrafı erbaasına vakıf uzmanlar yetiştirmek ve işi ehline bırakmak. Yoksa her kafadan bir ses çıkarsa anarşi olur ve hiç bir alanda arpa boyu yol katedemeyiz. 16’ıncı Benedict’in selefi II.’inci John Paul Ezher’i ziyaret etmiş ve bir de taraflar arasında diyalog anlaşması parafe edilmişti. Bu kurumun başına da Fevzi Zafzaf getirilmişti. Ama Papa’nın mahut konuşmasından sonra Ezher bir tavır aldı ve Papa sözleriyle ilgili iltibasa mahal bırakmayan bir sarahatte özür dileyinceye kadar Ezher diyalog faaliyetlerini askıya aldı. Ve Papa 16’ıncı Benedict’in Ezher’i ziyaret etme ve burada tavrını açıklama yönündeki isteğini de geri çevirdi. Anlaşılan Papa ‘yanılmazlık payesine’ sahip olduğundan dolayı bundan öteye gitmeyecektir. Bu itibarla ona son kez bir açık kapı bırakmak faydalı olabilir. Ama bunu karşı taraf zafiyet olarak algılamamalıdır. Dolayısıyla bundan sonra diyalog olacaksa da daha kritik bir zeminde gerçekleşecektir.
Diyalogdan önce karşılıklı saygı temeli vardır. Saygının olmadığı yerde hiçbir münasebet yeşermez. Diyalogdan önce bu saygı temeli onarılmalıdır.
***
Papa’nın konuşmalarından dolayı sadece Müslümanların taşkınlık yaptığı iddiası da doğru değildir. Papa’nın sözleri iki tarafı da kutuplaştırmıştır. Sözgelimi, seçilmeden birkaç ay önce, Müslüman Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olduğunu açıklamıştı. O zaman bu sözleri fazla kaale alınmamıştı. Ancak, yerel Almanlarca kötü muameleye maruz kalan ve Münih ve Gasterbeiter civarındaki Türklere yönelik ırkçı saldırılar ikiye katlandı. Papa’nın din zemininden Türklere muhalefeti de dinlerin mensuplarını birbirine karşı kutuplaştırıcı bir tavırdır. Türkiye muhalefeti pekalâ çığ gibi, saman alevi gibi kolayca kıtadaki Türk göçmenlere veya Müslüman göçmenlere muhalefete dönüşebilir. Buna mukabil, Ankara’nın Brüksel’e uzanmasını istemeyen Papa pekala Patrikhane üzerinden İstanbul’a uzanmak istiyor.
Dinin özü samimiyettir. Bu samimiyetsizlik hiç kimseye yakışmazsa da din adamlarına daha fazla yakışmaz. Yine Papa’nın sözlerinin sonucunda Londra’nın kuzeyindeki bir İslam merkezine saldırı girişiminde bulunulmuştur. Maalesef bu Papa’nın akıl almaz tutumlarını görenler selefi kendisini komünizmi yıkmaya adamıştı galiba halefi de hedef olarak kendisini İslamı seçti diyorlar. NATO yetkilisi John Galin Soğuk Savaşın bitiminde: “Şimdi 1400 yıllık asıl meseleye döndük”demişti. Arapça bir şiir vardır: ‘Ey kayaya veya buluta saldıran adam, buluta değil kafana acı’ der.. Veya Arapça diğer bir tabirde ‘La yedurrussaehabe nübahu’l kilab’ denilir. Türkçemizde de ‘açtırma kutuyu, söyletme kötüyü’ derler. Müslümanlar olarak bizler monolog değil, diyalog taraftarıyız. Bu yapıcılığın ve müspet hareketin de bir gereğidir.
***
Bu itibarla, biz monoloğa değil, diyaloğa inanıyoruz. Millet sisteminde tecessüm etmiş bulunan dinî çoğulculuğa ve onun ötesinde Ehli kitap statüsüne kailiz ve bunun sonucu medeniyetler çatışmasına değil uzlaşmasına ve yardımlaşmasına inanıyoruz. Düsturumuz, cidal değil, teavündür. Hakaret bir yana, Peygamberler arasında ayrım yapmıyoruz. Medenilerle aramızda fikri ve hüsn-ü beyanı ve güzel geçimi hakim kılıyoruz. Biliyoruz ki, medenilere galebe ikna yani fikir iledir. Bizim tehacüm ve saygısızlıkla işimiz yoktur. Tecavüz edene de şevk yani tecavüzünün karşılığı vardır. Asiye asa yaraşır. Monoloğu diyaloğa tercih edene biz de aynısıyla mukabele eder; öyle yaparız. Yeniden yolunu düzeltecek olursa biz de aynısıyla karşılık veririz. Kur’an ifadesiyle ‘fein udtum udna/dönerseniz döneriz’ diyalektik kuralı geçerlidir. Kural budur. Güzellik daima çift yanlıdır.
Papa galiba gafını düzeltmek için Vatikan Dışişleri Bakanlığına Dominique Martini’yi getirme kararı aldı. Yerinin eri ve Müslümanlarla ilişkilerde dostluğuyla tanınan birisi. Oysa, Papalık Diyalog Konseyi Başkanı olan Başpiskopos Michael Fittzgerald’ı da Müslümanlarla sıkı fıkı diye Mısır’a sürgüne göndermişti. İnşaallah bu ona bir ders olmuştur. İnşaallah şerden bir hayır doğar ve Katolik Kilisesi ya tasfiye ya da tasaffi sürecine yani ayrım yoluna gider. Galiba Papa’nın sözleri bu süreci tetikledi.
22.09.2006
E-Posta:
[email protected]
|