Hayli zamandır medyadaki “irtica” haberlerinde gözlenen artış, İsmail Ağa cinayetinin ardından daha “sistematik” bir şekilde yeni bir mecraya yönelmiş gibi görünüyor.
Bu aşamada yine münferit hedeflere nokta atışları yapılmakla beraber, 28 Şubat’ta olduğu gibi cemaat ve tarikatlara yönelik toplu taarruzlar için de düğmeye basılmışa benziyor.
Nokta atışlarının son tipik örnekleri “Tesettürlüler bikinililere saldırdı” veya “Filanca yerde öğrencilere irticaî cep telefonu mesajları atan öğretmen” gibi haberlerde görüldü.
İkinci şıkkın sıcak örneği ise, İsmail Ağa cinayetinin hemen ardından bu cemaate yöneltilen çok yönlü ve çok boyutlu saldırılar.
Sezilen ve hissedilen o ki, eğer bu saldırılarla istenen netice alınırsa, akabinde sıradaki diğer hedef dövülmeye başlanacak.
Ve bu taarruz dalgası, listede yer alan hedeflerin tamamı vurulup ortalık “irtica”dan tümüyle temizleninceye kadar devam ettirilecek.
Son günlerde bazı gazetelerde çıkan “cemaat ve tarikat haritaları” ve yazı dizileri, bu yönde derin mahfillerde yapılan hazırlıkların işareti gibi.
Bu yayınların içeriğinin, geçmişte defalarca yapıldığı gibi, kısmen doğru bilgilere yer vermekle birlikte, büyük ölçüde çarpıtmalara dayanan maksatlı istihbarat raporlarından ibaret olduğu, ilk bakışta kolayca anlaşılıyor.
Ülke gündeminin uzunca bir aradan sonra yeniden teröre kaydırılması ve bununla bağlantılı olarak TMK’nın çıkarılması, hayra alâmet değildi. Ardından, gizli anayasada “terörle eşdeğer iç tehdit” olarak nitelenen irticanın da gündeme getirilmesi zaten bekleniyordu.
Nitekim süreç bu tahmin ve beklentileri doğrular tarzda şekilleniyor. Bir taraftan terör gündemde tutulurken, “ustaca” manevralarla irtica dosyaları da birer birer açılmakta.
Bu işaretlere bakarak, Türkiye’nin yeni bir 28 Şubat sürecine daha sürüklenmek istendiğini ifade etmek herhalde yanlış olmaz.
Hatırlanacağı gibi, onuncu yılını doldurmak üzere olduğumuz 28 Şubat süreci, Erbakan’ın başbakan olduğu dönemde başlamıştı. Şimdi ise uzun seneler birlikte siyaset yaptığı Erbakan’la yolunu ayırdığını ilân ederek yeni bir partiyle sahneye çıkan Erdoğan iktidarda.
AKP lideri “değiştiğini” mütemadiyen tekrarlayarak bugünlere geldi. Ama kendisine hâlâ şüpheyle bakmayı sürdüren statüko muhafızı karşıtlarını ikna edebildiği söylenemez.
Erdoğan, bu mihrakları “huylandırmamak” için, iktidarını borçlu olduğu kitlelerin 28 Şubat kaynaklı mağduriyetlerini telâfi yolunda hiçbir adım atmamak dahil, her türlü tavizi vermesine rağmen bu durumu değiştiremedi.
Ve gelinen noktada, Erdoğan’ın bu tavrını “zaaf” olarak algıladıkları açıkça belli olan güçler, bu durumdan aldıkları ilâve cür’et ve cesaretle, AKP iktidarını beşinci yılında daha da sıkboğaz etmenin işaretlerini vermekteler.
Bu işaretlerden anlaşılan o ki, “final süreci”nde AKP, “irtica ile mücadele” konseptine uygun şekilde, cemaat ve tarikatların üzerine gitmeye zorlanacak. “Değiştiysen gerekeni yap, yoksa biz icabına bakarız” denilerek...
Ufukta yine sıkıntılı günler var.
22.09.2006
E-Posta:
[email protected]
|