Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 02 Ekim 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Serdar MURAT

Bir kenara not edelim



Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın sert bir konuşma yapacağı haberlerinin gündemde olduğu bir sırada 25 Eylül Pazartesi günü AKP’nin Merkez Yürütme Kurulu toplantısı yapıldı.

Elbette ki sadece Büyükanıt’ın ne konuşacağı değil, Kara Kuvvetleri Komutanı Başbuğ’un konuştukları da ortadaydı. 30 Ağustos’daki görev değişiminin ardından TSK’daki sertleşme zaten başka bir şey demeye ihtiyaç bırakmıyor.

Tek kelime ile, hükümete karşı dozu giderek yükseltilen bir sertleşme söz konusuydu.

AKP’nin birçok MYK toplantısında yapılan kritik konuşmaların perde arkasını öğrenmek söz konusuyken, 25 Eylül Pazartesi akşamı yapılan toplantı sızmadı.

Aynen Başbakan Erdoğan’ın 29 Eylül günü Genelkurmay Başkanı Büyükanıt ile yaptığı 1 saat 20 dakikalık konuşmanın tek kelime dışarı sızmaması gibi.

Başbakan Erdoğan’ı yakından tanıyanlar, “Askerle ilgili önemli bir konu varsa, kesinlikle dışarı sızmaz” uyarısında bulundular. Pazartesi günkü MYK’nın sırrı burada yatıyordu.

Başbakan, Büyükanıt Paşa ile yaptıkları konuşmanın ipuçlarını ABD gezisi sırasında verdi:

“Genelkurmay Başkanı ile yaptığınız görüşmede irtica meselesini de gündeme getirdiniz mi?”

“İrtica meselesi gündeme gelmedi. Türkiye’de gerilime vesile olacak açıklamalardan kaçınmak gerektiğini söyledim.”

“Bunu söylediniz mi?”

“Evet söyledim. Çünkü bu süreç ekonomiyi etkiliyor. Bırakalım akışına gitsin; ‘Ben söylerim, isterse ekonomi batsın’ demek olmaz. Türk ekonomisi gayet iyi gidiyor. Geçen gün Aydın Bey (Doğan) şirketlerinin değerini 10’a katladığını söyledi. (Gazeteciler arasında bulunan Fatih Altaylı ‘Turgay Bey de (Ciner) şirketleri 6’ya katladık diyor’ dedi.)”

“Siz bunu söyleyince Genelkurmay Başkanının tavrı ne oldu?”

“Yaşar Paşa bu konularda hassastır. Dönünce geniş bir değerlendirme yapacağız.”

12 Eylül’den sonra yasaklı olduğu yıllarda Demirel’e yabancı heyetlerle neden görüşmediği, yurt dışından gelen davetlere neden icabet etmediği sorulduğunda, “Ne yapacağım. Devleti mi şikâyet edeceğim” karşılığını vermişti.

İşte, “devlet adamlığı” denilen şey bu.

Hemen birileri yine, “Demirel’i övüyorsunuz?” mesajlarını atmaya kalkışmasın.

Buradaki hassasiyetin üzerinde durmamız gerekiyor.

Başbakan Erdoğan, önemli bir ABD gezisi gerçekleştiriyor.

Birkaç saat sonra Beyaz Saray’da Başkan Bush ile görüşecek.

Artık saatler sayılıyor. Tüm dünyanın olmasa da belirli merkezlerin gözü bu görüşmenin üzerinde.

Önemli gündem maddeleri var.

Türkiye açısından ilk gündem maddesi, Türkiye’nin birinci öncelikli konusu olan PKK ile mücadele.

Türkiye, Irak, ABD arasında bir koordinasyon kurulmuş, örgüt ateşkes ilân etmiş, ancak birkaç ay içinde de çok sayıda şehit acısı yaşamamıza sebep olmuş. Erdoğan ile Bush örgütün ne olacağını konuşacaklar.

ABD tarafının önceliğinde ise tartışılmaz bir şekilde İran konusu var. Suriye hemen bunun ardından gelecek. Lübnan’da Hizbullah’ın durumu, Afganistan ve Irak.

Alt başlıklara girmek istemiyorum.

Peki böylesine önemli bir görüşmeye Türkiye Cumhuriyetinin başbakanı bir gün önce cumhurbaşkanı tarafından uyarılmış, rejimi tehlikeye atmakla suçlanmış, yetmemiş birkaç saat önce ise ülkenin en güçlü kurumu olan TSK tarafından ülkeyi İran’a benzetmekle itham edilmiş.

Şimdi bu tabloyu birlikte yorumlayalım.

Böyle bir başbakana ABD başkanı nasıl bakar, nasıl muamele eder?

Ya da o başbakanın gündeme getirdiği PKK dosyasına hangi ciddiyetle eğilir?

PKK neden 30 Eylül ya da 29 Eylül değil de 1 Ekim günü ateşkes ilân etti.

Erdoğan’ın Bush’la PKK konusunu ele alacakları buluşmaya yönelik bir strateji değil miydi bu?

Aynı gün şehit cenazeleri olsa, Erdoğan, “Sayın Bush ben sizinle görüşürken, şimdi benim ülkemde şehit cenazeleri kaldırılıyor” diye söze başlasa mı daha etkili olurdu, yoksa, ateşkes zemininde yapılacak olan değerlendirmeler mi?

PKK’nın stratejik kararı mı, yoksa ABD’nin Erdoğan’a bir jesti mi, o ayrı bir tartışma konusu, ama katil bir örgüt dahi, uluslar arası dengelere oynayıp, Erdoğan-Bush görüşmesinin zeminini PKK ile mücadeleden ateşkes zeminine çekmeyi başarabiliyorsa, son zamanların sevilen deyimi ile bunu bir yere not etmemiz gerekiyor.

Hatta not etmekten öte üzerine kafa yormamız gerekiyor.

Bir terör örgütü dahi böyle stratejik adımlar atıp, uluslar arası dengelere oynayabiliyorsa, peki bizim Beyaz Saray kapısında Türkiye Cumhuriyeti başbakanını zor durumda bırakmanın, ülkeye kazandırıp, kaybettireceklerini terazinin iki kefesine koyup tartmamız gerekmiyor mu?

İç kavgalarımızdan, haklı ya da haksız korkularımızdan ürettiğimiz gerginliklerin, uluslar arası zeminlerde bir bumerang gibi dönüp, kendimizi vurduğunu artık hesap etmenin zamanı geldi.

Şu da unutulmamalı. Öylesine önemli bir takvimin başındayız ki, Başbakan Erdoğan ABD Başkanı Bush’la görüştükten sonra İngiltere’ye geçip Tony Blair’le bir araya gelecek, Türkiye’ye dönüp Almanya Başbakanı Merkel’i ağırlayacak.

ABD, İngiltere ve Almanya gibi dünyanın en güçlü üç ülkesi ile yapılan temasların genelkurmay başkanı tarafından uyarılmış bir başbakan gölgesi altında kalmasının Türkiye’ye ne kazandırıp, ne kaybettirdiğinin bir muhasebesini yapabilecek devlet deneyiminden yoksun muyuz?

Olduğumuzu zannetmiyorum.

Nizam-ı mülkü çıkaran bu toprakların devlet deneyiminden bu denli bi haber olması mümkün değil.

02.10.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (29.09.2006) - Varan bir mi?

  (28.09.2006) - Kim tutar seni ‘Ertuğrul abi’

  (27.09.2006) - Kırılma noktası

  (26.09.2006) - 301'de samimiyet testi

  (25.09.2006) - 'Pardon' demeden önce

  (22.09.2006) - Beraat kararı avutmasın...

  (21.09.2006) - Topuğa kurşun ya da 301 ısrarı

  (20.09.2006) - Bir çıkar uğruna...

  (19.09.2006) - Savaş yeni başlıyor

  (18.09.2006) - Herşey seçim için

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habip FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004