22 Eylül Cuma günü bu köşede çıkan “Yine mi 28 Şubat?” başlıklı yazımızla ilgili olarak, Sağlık-İş Sendikası Başkanı Mustafa Başoğlu’dan bir mesaj aldık.
Aktarıyoruz:
***
Bir süre gündem dışı tutulan irtica tartışması sizin de belirttiğiniz gibi İsmail Ağa Camii olayı nedeniyle yeniden ısıtılarak gündemdeki yerine oturtulmuştur.
Önce Sayın Cumhurbaşkanının Harp Akademilerinde yaptığı konuşma, sonra üniversitelerin yeni eğitim yılına başlamaları nedeniyle rektörlerin yaptıkları konuşmalar ve bazı komutanların 28 Şubat’ı andıran söylemleri, yine irticaya dikkatlerin çekilmesini öngörmektedir.
Bilgi Edinme Kanunu gereğince resmî makamlara yaptığım yazılı başvuru üzerine, irticanın ne olduğuna ilişkin bana herhangi bir bilgi vermediler. Ya ellerinde öyle bir bilgi yok veya bilgiler sır gibi saklandığı için açığa çıkmasın diye vermediler. Sebebini bilemiyorum.
Ama bilinen bir gerçek var:
O da, nerede sarıklı, takkeli ya da uzun sakallı, şalvarlı, cübbeli kişiler, başı örtülü, siyah çarşaflı, uzun pardesü giyen bayanlar varsa, orada bir irtica tehlikesinin başgösterdiğinin iddia edilmesi ve ilgililerin bunun üzerine açıklama üstüne açıklama yapıp irtica tehlikesine dikkatleri çekmeleridir.
Sizin yazınıza başlık yaptığınız ve yazınızın içinde tekrarladığınız 28 Şubat süreci de bu ve benzeri iddialarla başlatılmış; öne çıkarılan iki erkekle iki bayan ve zamanın Başbakanının Başbakanlıkta içlerinde sarıklı veya sakallı zatların da bulunduğu kişilere verdiği iftar yemeği, 28 Şubat sürecinin en büyük gerekçeleri içinde yer almıştı.
Madem ki bu milletin yüzde 99’u Müslümandır; o halde Türkiye’de irtica bir tehlike sayılamaz. İrtica, mevcut şartları kabul etmeden geriye dönüş için kullanıyorsa, o zaman Müslümanların geriye dönme gibi bir hevesleri yoktur. Hiçbir Müslüman böyle bir özlem içinde değildir. Bu nedenle irtica sözcüğü birçok kimseye uysa bile Müslümanlara uymayan bir tanımlamadır.
Ama bazı çevreler İslâmın dinî vecibelerini yerine getirenleri irticacı saymaktadırlar. Onlara göre Kur’ân kursları ve imam hatip liseleri irtica yuvasıdır. Yine onlara göre başını örtmek ve İslâma uygun giyinmek (tesettür) irtica belirtisidir. Ya da Müslüman Türk çocuklarının Kur’ân kurslarına ilgi duymasını irtica belirtisi saymaktadırlar.
Bu açıdan bakıldığı zaman “İrtica vardır” iddiasında bulunanlar, bunu Yüce Allah’ın kullarına gönderdiği tek ve geçerli din olan İslâma bağlamaktadırlar. Yani İslâma doğrudan karşı çıkamayanlar irtica kelimesinin arkasına gizlenerek, dinî vecibelerini yerine getiren Müslümanlar üzerinde baskı kurarak sonuç almaya çalışmaktadırlar.
Hayırlı hizmetlerinizde başarılarınızın devamını Yüce Allah’tan dilerim.
Mustafa Başoğlu
Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası Genel Başkanı
01.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|