Bediüzzaman Said Nursî’nin Emirdağ mektuplarının toplandığı Emirdağ Lâhikası isimli eserinin ikinci cildini açanlar, Papalık Makam-ı Âlîsi Kalem-i Mahsusu Başkitabet Dairesi antetli, Vatikan çıkışlı, 22 Şubat 1952 tarihli ve Vatikan Bayn Başkâtibi imzalı şöyle bir mektupla karşılaşırlar:
“Efendim! Zülfikar nâm el yazısı olan güzel eseriniz İstanbul’daki Papalık makam-ı vekâleti vasıtasıyla Papa Hazretlerine takdim edilmiştir. Bu nazik saygınızdan dolayı gayet mütehassis olduklarını bildirirken, üzerinize Cenab-ı Hakkın lütuflarını dilediklerini tebliğe beni memur ettiklerini arza müsâraat (teşebbüs) eylerim. Bu vesile ile saygılarımı sunarım efendim.” ( s. 303)
Katolik dünyasının kalbi olan Vatikan’ın İslâma bakışında henüz yumuşama belirtilerinin pek fazla su yüzüne çıkmadığı bir dönemde Bediüzzaman—Kur’ân’ın mucizeliğini ve Peygamberimizin risaletini izah ve ispat eden—Zülfikar adlı eserini niçin Papa’ya göndermişti? Ve Vatikan’dan iletilen cevabî mesajı, kıyamete kadar okunup istifade edilecek olan bir eserine niçin koydurmuştu?
Bu dikkat çekici tavrın sır ve hikmetleri, aradan yıllar geçtikten sonra ortaya çıkıyor. İşte 90’ların başında Paris Papalık Epskopatlığı tarafından hazırlanan rapordan pasajlar:
* Hıristiyan olup da son aylarda İslâmiyeti tercih ettikleri resmen tesbit edilen kişilerin sayısı 58.135. Bunların dışında, bir sene içinde 130 bine yakın Hıristiyanın daha İslâmiyeti kabul edeceği tahmin ediliyor.
* İslâmı seçen eski Hıristiyanlar, bu tercihlerinin asıl sebebi olarak, yüzde 74 oranında, materyalizmin yol açtığı boşluk ve panik karşısında İslâmın tesellî, huzur, kurtuluş, yaşama gücü ve sevinci vermesini gösteriyorlar.
* Yeni Müslümanların yüzde 89’u, Hz. Muhammed’in (a.s.m.) örnek ve efsaneden uzak gerçek hayat mükemmelliğini, İslâmiyeti tercih edişlerindeki ana saik olarak görüyor.
* İslâm tarihini ve İslâmî eserleri okuyarak Müslüman olanların oranı yüzde 30; Mevlâna, Gazalî gibi İslâm âlimlerinin eserleri, hadis kitapları ve İslâm ülkelerinde çıkan çeşitli kitaplar vesilesiyle İslâmı seçenler yüzde 38.
* Yeni Müslümanların yüzde 32’si, Risale-i Nur’un tercümesini okuyarak İslâmı seçtiklerini söylüyorlar. Risale-i Nur’un insan ve kâinata bakışının kendilerini bunalımdan ve boşluktan kurtardığını ifade eden bu Müslümanlar, İslâmdan başka hiçbir izah tarzının kendilerini tatmin etmediğini kaydediyorlar.
Raporlardan birkaç cümle daha:
“Avrupa’da gerek Katolik, gerekse Protestan cemaatine bağlı olan kiliseler son yıllarda cemaat yokluğundan kapanmakta ve başka işleri tercih edenlerin çokluğu karşısında kiliseler papazsız kalmaktadır. Buna karşılık, sadece Fransa, Hollanda, Belçika, Almanya, Lüksemburg ve Danimarka’da son beş yılda kapanan veya işyeri haline getirilen yahut cami şekline tahvil edilen kiliselerin sayısı 1800’ü aşmış, bu memleketlerdeki camilerin sayısı 2500’ün üzerine çıkmıştır. Gerekli tedbirler alınmazsa, önümüzdeki on yıl içinde Hıristiyan Avrupa’nın din mozayiğinde büyük değişme meydana gelebilecektir.”
Batı toplumunda giderek hız kazanan “Hıristiyanlıktan İslâma yöneliş”te Risale-i Nur tercümelerinin sahip olduğu role dikkat çekilen bu ilk Papalık raporunun ardından, müteakip senelerde de benzer raporlar hazırlandı mı, o zaman on yıl sonrası için öngörülen “değişme” yönünde ne gibi gelişmeler meydana geldi, Papalığın bu konuda en son değerlendirmesi hangi istikamette; bilmiyoruz.
Ama işaretler “manevî fütuhat”ın bütün hızıyla sürdüğünü ve muhterem Mehmet Emin Birinci’nin Yeni Asya’nın 23.3.2005 sayısında çıkan mülâkatında “Hıristiyan Nur talebelerinin birincilerinden” olarak nitelenen Thomas Michel örneğinde görüldüğü gibi bizatihî Vatikan’ın içine kadar nüfuz ettiğini gösteriyor.
(Evvelce 10 Nisan 2005 günü yayınladığımız bu yazı, geçtiğimiz 23 Mart’ta gazeteyle birlikte verdiğimiz ‘Türkiye’nin şansı: Bediüzzaman modeli’ ilâvesinde de çıkmıştı. Son gelişme ve tartışmalar üzerine bir kez daha okunmasında fayda gördüğümüzden, tekrar yayınlıyoruz.)
24.09.2006
E-Posta:
[email protected]
|