Ramazan ayı içinde gönüllere yayılan barış ve sükûnet atmosferi sosyal anlamda çok iyi değerlendirilmeli bu huzur ortamından tüm dünyada barış arayışları daha da güçlenmelidir. Aslı barış ve huzur olan dinin, insanların dünyasında ürkme sebebi olması kabul edilebilir bir durum değildir. Bunu ortadan kaldıracak İslâm kavramını yeryüzünde şiddet ile birlikte algılatmaya çalışan zihniyetin istediği tarzda saldırgan tavırlar değil, dinin asıl anlamını ortaya koyacak barışçı tavırlardır.
Hazret-i Muhammed (a.s.m.) ismi geçtiği yerde insanların ruhunda bir huzur, meltem esintisi ferahlığında bir rahatlık yansır. Beraberinde tebessüm, incitmemek, letafet, bütün insanlara ve bütün varlıklara hassasiyet ile muamele ve nezaket gibi kavramları çağrıştırır. Onun yolunda olma gayretindeki İslâm âleminin ve Müslümanların da dünyada uyandırdığı genel intiba bu olmalıdır. Aksi takdirde Peygamberimizin (a.s.m.) yolundan gittiğimizden bahsedemeyiz.
Maalesef gerek İslâm ülkelerindeki dindar Müslümanların, gerekse dünya genelindeki Müslümanların hali İslâmın yanlış tanıtılmasına yönelik gayretleri bertaraf edecek ve İslâmın letafet ve nezaketini hissettirecek tarzda değil gibidir. Oysa Ramazan’ın hissettirdiği genel sükûnet hali dünyaya yansıyacak ve Müslümanların hilm sahibi oldukları insanlar tarafından hissedilecek olursa Muhammedî (a.s.m.) ahlâkın daha doğru temsilcileri olacağımızı zannediyorum. Bu tavrı normal olduğumuz ve her şeyin yolunda olduğunu hissettiğimiz zamanlarda yerine getirmek çok kolaydır. Oysa asıl pehlivanlık öfke anında belli olur. Saldırılar ve tahrikler anında kişinin kontrolü kaybediyor olması duygular alanına hitab eden ve bu şekilde dünya genelini emelleri doğrultusunda şekillendirmek isteyen mihrakların maksatları doğrultusunda onlara yardımcı olacaktır.
Saldırı ve silâh kullanmanın tek meşrû alanı hukukun muhafazası ve saldırıları bertaraf etmek olmalıdır. Bu esnada dahi barış ve sükûnetin tarafında olduğumuz ve hakkın yanında olduğumuz hep hissedilmelidir. Hazret- Ali’nin (r.a.) yüzüne tüküren müşriki en güçlü olduğu anda öldürmekten vazgeçmesi bilinçaltımızda çok güçlü bir çağrışım ve etkili bir tablo olarak yer etmelidir. Şahsî arzular, kin ve düşmanlık gibi zaaflarla değil sadece hukukun muhafazası ve haksızlığın ortadan kaldırılması yaklaşımı ile silâh kullanmak ve şiddet uygulamak bir sükûnet ve olgunluk işaretidir. Bu durumda silâh barışa hizmet için kullanılmakta ve şahsî ya da etnik duygusallıklardan uzaklığın sükûneti hissedilmektedir. O yüzden Hazret-i Muhammed (a.s.m.) zaman zaman savaşlara katılmış olmakla birlikte tüm insanlık onu tebessümü ile ve barış peygamberi olarak hatırlar. Hafızalarda ve gönüllerde böyle yer etmiştir.
Ramazan ayı islâm âlemi açısından gönüllerde huzurun, kalplerde yumuşamanın, sevgi, yardım ve barış duygularının ön plana çıktığı bir dönemdir. Bu hal suç oranlarında düşüş, insanların birbirlerine tavırlarında yumuşaklık, hatta kısmen trafikte bile karşı tarafı gözetir tavırlar ile kendini hissettirmektedir. Bu atmosfer daha da etkili hale getirilip İslâm âleminin tüm dünyaya taşıması gereken bir atmosferdir. Bu Ramazan’ın insanlığa rahmet olması ve Kur’ân ışığında yaşayan bir yeryüzü medeniyeti ile küresel saadet asrına yönelik çok güçlü bir duâdır. Bu anlamda tüm Müslümanlara düşen vazife tüm dünya insanlığına Hazret-i Muhammed’i (a.s.m.) ve Ramazan ayında tüm insanlığa hidayet rehberi olarak inmiş Kur’ân’ı tüm insanlığa sevdirmek olmalıdır. Aslında dünya genelinde İslâmı hakim kılacak olan savaşlar ve medeniyet çatışmaları içinde kazanılan maddî güç değil, kuşatıcı ve sirayet edici olan ve silâhla mücadelenin mukabele edemediği muhabbet olmalıdır. İşte o yüzden asrın barış elçisi ve Kur’ân’î çizginin varisi Bediüzzaman “Biz muhabbet fedaileriyiz” demektedir. Bu aslında sosyolojik olarak ve stratejik olarak İslâm âleminin ikbalini şekillendirecek çok önemli bir düsturdur.
Dünya barışı ve medeniyetler buluşması ancak muhabbet duygusunun hakimiyeti ile olacaktır. Muhammedî (a.s.m.) hakikatin alt yapısını da bu derin duygu oluşturmaktadır. Bu hakikatin en derin hissedildiği zaman dilimi Ramazan olmalıdır. O halde bu ayı dünya genelinde muhabbeti yaymak şeklinde çok etkili faaliyetlerin yürütüldüğü bir zaman dilimine dönüştürmek Kur’ân’a ve İslâm hizmet etmek arzusunda olan herkesin en temel önemli faaliyeti Ramazan algısının en önemli unsurlarından biri olmalıdır. Bu duyguların hakim olduğu muhabbet zemininde tüm dünyada barış ve küresel Asr-ı Saadet pek yakındır. Bize göre Risâle-i Nur’un zuhuru bunun en büyük müjdecisidir.
25.09.2006
E-Posta:
[email protected]
|