Davranış ve sözcükleriniz, kimlik gibi
Gittiğiniz eşe, dosta, akrabaya önce, imajınız, ‘değer’iniz gidiyor. Adınız anıldığında ilk akla gelen çağrışımdır, ilk giden. O güne kadar oluşturduğunuz ‘çağrışım’sınızdır siz.
Yani sizi insanlar en belirgin ne olarak tanıyorlar ise işte siz ‘o’sunuz.
Onun için gittiği yere müjde, neşe, ümit taşımalı insan.
Bu da, kişinin beslendiği kaynakla aâkalı tabiî. Zaten kimin ne ile, ne kadar, nasıl meşgul olduğu anlaşılmıyor değil.
İlk kez karşılaştığınız dost, dışa, yüze yansıyanlarıyla çok ciddî bir veri sunuyor size.
Kişi inançlıysa ya da değilse, bu hiç de gizli değil. Yüzlerde, davranışlarda, sözlerde apaçık okunuyor. Onun için konuştuğunuz kişinin davranışlarından, sözcüklerinden beslendiği kaynağı anlamakta gecikmezsiniz.
İlk kez tanıştığınız insan yüzünüzde bir tebessüm meydana getiriyorsa, bu ondan kaynaklanıyordur. Onun taşıdığı enerji sizi etkisi altına almıştır. Ona siz kaş çatamazsınız.
Gündemlere güzellik taşıyın
Siz siz olun, nereye giderseniz gidin, kiminle konuşursanız konuşun, ama lütfen kimsenin moralini bozacak malzeme taşımayın yanınızda. Zaten moral bozan çok şey var.
Siz farklı bir gündemle çıkın insanların karşısına. Ve gündeminize önceden çalışın.
Siz yeni bir pencere açın insanlara, ama o pencereden izleyen ve o pencerenin güzelliklerini, heyecanını yaşayan önce siz olun.
Gideceğiniz yere cebinizde, çantanızda mutlaka ‘düşünce ürünü’ bir şeyler götürün.
Ve paylaşın insanlarla… Götürdüğünüz şey de reddedilemeyecek cinsten olsun.
Kolaylaştırın zorlaştırmayın
Piyasada insanların morallerin alt-üst etmede oldukça mahir kişiler var.
Amcam tatile gelmiş. Yıl boyu biriktirdiği düşünce kirliliğini, siyasî ihtiraslarını, iş yeri problemlerini, çelişkilerini, iç çatışmalarını gariban vatandaşın üzerine boşaltıyor.
Vatandaş, anne babaya, vatana millete faydalı bir insan olsun diye okutmuş oğlunu. Öyle de olmuş, diplomayı almış. Ancak memleketine tatile gelen, okumuş yazmış beyefendi köy kahvesinde moralini bozmadık kimse bırakmıyor.
Nasıl bir maharetle buluyorsa, her konuşulan meselenin olumsuzluklarını bir bir ortaya döküyor. İnsanlar ondan bir çözüm beklerken, o çözümsüzlük üretmeye devam ediyor. Bütün meseleleri maharetle kilitliyor. Biraz sonra, kendisi de bir çıkış yolu bulamayıp, epey bir didişmelerden sonra; oradaki köylüler, eğitimli beyefendiden güzel bir didişme izlemiş oluyorlar. Mübarek, ‘kafaları karıştırma fakültesi’ni bitirmiş sanki.
Eve gidip annenin, bahçeye çıkıp babanın, esnafa uğrayıp esnafın, tarlada oynayan çocukların moralini bozabilme becerisi gösteren bir ‘eğitimli’nin okumuş olduğu okulun, almış olduğu eğitimin ne olduğunu biliyor musunuz?
Söyleyeyim: ‘Eğitim Fakültesi.’
Vatandaş böyle bir eğitimli didişme örneğinden sonra, ‘İyi ki de çocuğu zamanında ‘eğitim almaya göndermemişim’ demeyecek midir? Eğitim, büyüklerin sözünü kesmeyi öğretir mi?, vatandaşa kaba davranmayı öğretir mi?, insanları hor görmeyi öğretir mi? Negatif, agresif, ümitsiz, kapkara düşünceler serdetmeyi öğretir mi?
Biliyorum her bir soruya siz ‘Hayır’ diyorsunuz, ama aynı kanaati ‘eğitimli’lerimizin söylemesi gerekiyor.
Eğitim eğitmiyor mu yoksa? Sadece bilgi veren bir fakülte, ne kadar sosyal hayatın ihtiyacına cevap verebilecektir?
Eğitimden epeydir uçup giden bir şeyler var ki, ‘eğitimli dolandırıcı’, ‘eğitimli sahtekâr’, ‘eğitimli hırsız’, ‘eğitimli kapkaççı’, ‘eğitimli hortumcu’lar türüyor.
Bana, ‘Hayır efendim yanlış düşünüyorsunuz’ deyin de rahatlayayım.
Fakülteler sadece bilgi mi veriyor?
Eğitim fakültesi mezunu beyefendi, alınan onca bilgiyi, formasyonu, yeterliliği acaba nerede kullanacağını zannetmektedir?
Oysa ki vatandaşın o bilgilerden çok daha ötesinde birikimi, tecrübesi bulunmaktadır. Meselâ, ziraat fakültesi okumuş, diploma almış ‘eğitimli’, çiftçi vatandaşın sahip olduğu ziraî bilgilerin ve tecrübelerin çok gerisindedir.
Vatandaşın sosyal davranışları, eğitimlilerden çok geri değil. Yine vatandaşın teknik alanlardaki tecrübesi eğitimlilerden çok geri değil. ‘Eğitimli’lerimize, modern bilim donanımlarıyla donanırken, bu arif insanlar topluluğunun bilgi ve tecrübelerinden istifade etmesi de salık verilmelidir. Çünkü bir çok alanda bilgiyi hayata aktarmada tecrübeli insanlar onlardır. Dolayısıyla ulaşılmış sonuçlar da onlarda bulunmaktadır.
Böyle olursa, eğitimlilerimiz; ‘modern görünümlü cahil’, ‘okumuş ama adam olamamış’, ‘kendini beğenmiş, ukela’, ‘kitap yüklü merkep’, ‘oğlum ben sana vali olamazsın demedim…” hikâyelerine muhatap olmazlar.
Onun için eğitimlilerimiz, lütfen, insanlarımıza sevgi, nezaket, hoşgörü, edep, fedakârlık, saygı, insanseverlik, vatanseverlik, yaşama sevgisi, pozitif pencere örnekleri; en önemlisi de hayatın ışığı anlamındaki ‘ümit’ götürün.
İnsanlarımızın başka bir şeye ihtiyacı da yok zaten. Yani bunlar olunca, ötekiler zaten var olacaktır.
07.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|