Bir insan için hayatta Allah’ın sevgisini kazanmak kadar önemli, büyük ve üstün bir rütbe düşünülemez. Onun sevgisini kazanan yoksul da olsa zengindir, yücedir. Onun sevgisini kazanamadıktan sonra ise isterse insan dünyanın sultanı olsun beş para kıymeti olmaz.
Dünkü yazımızda dikkat çektiğimiz gibi, Resûlullahın (asm) “Kardeşlerim” diye hitap ettiği, zamanında yaşamadığı halde iman eden kimselerin en bariz özelliklerinden en önemlisi Allah’ın sevgisini kazanmış olmalarıydı.
Allah’ın sevgisini kazanmanın çok yolları vardır. Bunun temel taşı Âl-i İmran Sûresinin 31. âyetinde belirtildiği gibi Resûlullaha (asm) tâbi olmak, onun (asm) sünnetini baştacı edinmektir.
Sünneti baştâcı edinmek aklen, ruhen, kalben güzelliklerle bezenmek demektir.
Sünnete uymayı esas edinen sevdiğini Allah için sever. Kâinatta Allah’ın binbir isminin tecelligâhı olan güzellikleri, bütün yaratıkları, Yunus’un ifadesiyle, “Yaratılanı severiz Yaratandan ötürü” dediği gibi Allah için ve Allah nâmına sevmekle olur. Bir mü’min, kardeşini sevecekse yine Allah için sever ve Allah’ın sevgisini kazanır. Çünkü Müslim’de yer alan bir hadis-i şerifte belirtildiğine göre, “Allah için seveni Allah da sever.”1
Birbirlerini Allah için seven insanlar Allah katında o kadar değer ve önem kazanırlar ki onlara Kıyamet gününde peygamberler ve şehitler dahi imrenirler ve onlar Arş’ın gölgesinde gölgelendirilmeye ve nurdan minberler üzerine oturmaya liyakat kesbederler.2
Hz. Ömer’in rivayet ettiğine göre birgün Allah Resûlü (asm) Kıyamet gününde Allah katındaki derecelerinden dolayı peygamber ve şehit olmadıkları halde peygamber ve şehitlerin dahi gıpta ile baktıkları bir kısım kimselerden söz etmiş, Sahabe, “Bunlar kimlerdir ya Resûlallah bize anlatır mısın?” diye sormaktan kendilerini alamamışlardı. Allah Resûlü de (asm) şöyle buyurmuşlardı: “Onlar aralarında hiçbir akrabalık bağı ve alış-veriş münasebeti olmadığı halde, Allah için birbirlerini seven kimselerdir” buyurmuşlar, sonra da onların yüzlerinin nurlu olduğunu, oturdukları yerin nur olduğunu, herkes korkarken onların korkmadıklarını, herkes üzülürken onların üzülmediklerini bildirir. “Çünkü onlar Allah’ın dostlarıdırlar. Allah’ın dostları için ise korku ve hüzün yoktur”3 buyurur.
Onların başka özellikleri de vardır. Bunlar üzerinde de inşaallah yarın duralım.
Dipnotlar:
1. Müslim, Birr: 38. 2. Müslim, Birr: 37; Tirmizî, Zühd: 53. 3. Ebû Davud, Rüya: 40.
08.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|