Bir çok ülke nüfusu kadar öğrenciye sahip olan Türkiye’nin ciddi sıkıntılarından biri de kaliteli eğitim sistemi kurulamamış olmasıdır.
Okul öncesi eğitimden başlayan ve üniversite sonrası eğitime kadar devam eden aksaklıklar, ‘irtica tartışmaları’ kadar ülke gündemini meşgul edebilse, belki de kalıcı çözümler bulunabilecek. Ne yazık ki problemlerin çözüm teklifleri gündemi meşgul edemiyor.
Meselâ, onlarca, belki yüzlerce ders kitabından sadece ‘abdest suyu ile ilgili bölüm’ler tartışılıyor. İlgili bölümün ‘yanlış’ olduğu kabul edilse bile, bunca ders kitabı arasında ‘yanlış’ olan sadece o bölüm müdür? Gerek tarih, gerekse başka ders kitaplarında ‘yanlış’lar, ‘eksik’ler yok mudur? Meselâ ‘Millî Güvenlik’ ders kitaplarında okutulan konular “AB yolundaki Türkiye” gerçeğine uygun mudur? (Bazı sivil toplum kuruluşları bu dersin kaldırılmasını isteyen açıklamalar yaptı.)
Okullarda yaşanan sıkıntılar yeteri kadar gündeme gelmese de, üniversiteye giriş imtihanlarındaki problemler gündemede geliyor. Ortaya çıkan neticeden memnun olan hiç kimse yok. Hiçbir üniversiteye yerleştirilemeyen okul birincilerin varlığı, eğitim sisteminin problemlerini ortaya koyan bir ‘gösterge’ olarak yetmez mi?
Yükseköğretim Kurulu Başkan Yardımcısı Prof. Dr. İsa Eşme, “ÖSS 2006 sonuçlarına göre ilk ve ortaöğretimde eğitimin bugünkü durumu” başlıklı bir rapor hazırlamış. Rapor, imtihana giren adayların dörtte üçünün fen ve matematiği basit seviyede bile bilemediğini ortaya koymuş. (Hürriyet, İK eki, 8 Ekim 2006)
Rapora göre, ilk ve ortaöğretimde uygulanan eğitim sistemi çökmüş durumda. Bu tesbit doğru olmakla birlikte, üniversitedeki eğtimi değerlendirmemiş olması bir eksiklik. Yani, ilk ve ortaöğretimde sistem çökmüş de, üniversitelerde çok mu iyi? Raporu hazırlayanlar, nedense YÖK’ün üniversitelerde yaptığı yanlışları görmemiş ya da görmek istememiş.
Sayılarla ÖSS’deki durum ise şöyle: *2006’da adayların yalnızca yüzde 25’i matematikten 15 ve üzeri soru çözebilmiş. *Fenden 15 veya üzerinde soru çözebilenlerin sayısı 95 bin 568. *Matematik-1’den 310.356 aday, Fen-1’den 992.867 aday sıfır ve altında puan almış. *Sınavın ilk bölümü 9’uncu sınıf ve öncesinden kazanılan bilgi ve becerileri kapsadığı için bu neticeler, ilköğretimin fen ve matematik karnesinin zayıf olduğunu gösteriyormuş.
Raporda, meslek liselerinin asıl probleminin ‘katsayı’ olmadığı ileri sürülüyor ki; bunu zorlama ile yapılan bir yorum olarak görmek lâzım. Üniversiteye girişte getirilen katsayı uygulamasının asıl hedefinin imam hatip liselerinin önünü kesmek olduğu aşikâr. Bu uygulamadan, diğer meslek liseleri ‘kazaen’ mağdur olmuş durumdalar. Üniversiteye girişte en başarısız olan okullar ise, ‘genel lise’ler. Raporda, katsayı uygulamasına haklılık kazandırma gayreti sergilenmiş. Güya meslek liselerinin asıl ‘sorunu’ katsayı değil, kötü eğitimmiş.
‘Kötü eğitim’in sadece meslek liselerinin değil, bütün bir eğitim sisteminin ‘sorunu’ olduğu ortada. Hak edenin üniversiteye girişine engel olan bir uygulamayı savunmak hakperestlik midir? Yapılan son ÖSS imtihanında milyonlarca kişiyi geride bırakarak Türkiye ikincisi ya da üçüncüsü olan bir öğrencinin, sırf imam hatip lisesi mezunu oluğu için istediği üniversiteye girememesini açıklayabilmek mümkün müdür?
Öğrenciler belki başarısız oluyor, ama asıl başarısız olanlar; her adımda Türkiye’nin önünü tıkayan ve bunun için ‘takoz’lar üreten zihniyet sahipleri olmalıdır. Türkiye ‘engel/takoz’ üreten bu zihniyetten kurtulursa eğitim sistemindeki sıkıntılar da sona erer...
18.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|