Ağır aksak da olsa devam ettiğimiz AB yolunda, ciddî engellerden birinin de Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesi olduğu Türkiye’yi ‘idare’ edenlerce de kabul ve ifade ediliyor. 4 alt maddeden meydana gelen ve herkesin dilinde olan TCK 301. maddeyi bir hatırlayalım: “MADDE 301. - (1) Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisini alenen aşağılayan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini, Devletin yargı organlarını, askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (3) Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır. (4) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.” (http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k5237.html)
Tabiî ki Türkiye’nin derdi sadece 301. madde değil. Değil, ama hadise Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in beyanı kadar da basit değil. Çiçek bir beyanında, “Size samimi olarak söyleyeyim, şu an 301. maddeyi doğru dürüst okuyan bile yok. Yorum yapanların önemli bir kısmı bile 301. maddeyi okumamıştır. 301’i kapı numarası sananlar var” demişti. (http://www.sabah.com.tr/2006/09/24/ siy113.html)
Çiçek’in bu yaklaşımı belki güzel ‘espri’ydi, ama 301’i bilenler açısından şık değildi. Tamam, her konuda olduğu gibi bu konuda da ‘bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar’ da olabilir. Ama Türkiye’yi ‘idare edenler’den beklenen, uzmanların ikâzlarına kulak verilmesiydi. Avrupa Birliği ile ilgili hemen her toplantıda bu konu ‘yetkililerimiz’in önüne gelmiyor mu?
Şunu da gözardı etmememiz lâzım: Bu ve benzeri maddelerin değişmesini, Türkiye’nin menfaatleri açısından istemek lâzım. Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi, 6 Ekim 2006’da yaptığı bir basın toplantısında 301 benzeri ‘uykuda olan maddeler’i sıralamıştı ki, arzu edenler ilgili siteye (http://www.basinkonseyi.org.tr) bakabilir.
Türkiye, demokrasi ve hürriyet yolundaki yürüyüşünde kendisine engel olan bu maddelerden kurtulmalıdır. Tabiî ‘kökten çözüm’ bu maddelere kaynaklık eden 1980 ihtilal anayasasının değiştirilmesidir. AB yolunda ilerleyen ülkemizin, hâlâ ‘ihtilal anayasası’ ile idare ediliyor olması ‘yanlış’ olarak yeter de artar bile.
Adalet Bakanı, fikir beyan edenleri eleştirip; “301’i bilmeden konuşuyorlar” anlamında beyanlar veriyor. Ama asıl ‘eksik bilgi’leri olanlar başkası. Taha Akyol, Dışışleri Bakanı ile yaptığı sohbeti aktarırken şöyle demiş: “Türkiye için diğer sıkıntılı bir konu 301. madde... Uçaktaki sohbetimizde Abdullah Gül’ün söyledikleri: -Türkiye hür ve demokratik bir ülkedir, herkes özgürce konuşuyor, yazıyor. 301. maddeden açılan davaların hepsi beraatle sonuçlandı, yargı sürecinde bir tek dâvâ var.” (Milliyet, 17 Ekim 2006)
Eğer eksik bir bilgi aktarılmadıysa, Gül’ün beyanı tek kelimeyle skandaldır. Çünkü 301. madde ile ilgili olarak yargı sürecinde devam eden “bir tek” değil, onlarca dâvâ var. Mesela, Evrensel gazetesi yazar ve yöneticileri hakkında da açılan 4 dâvâ olduğu gazetede yer aldı. (Günlük Evrensel, 12 Ekim 2006) Demek ki, 301. maddeden açılan ‘bir tek dâvâ var’ açıklaması doğru değil.
301 ya da benzeri maddelerden kurtulmamız, “birimizin derdi, hepimizin derdi” anlayışıyla mümkündür ve bu yaklaşıma hepimizin ihtiyacı var. “Onun dâvâsı, bunun dâvâsı” diyerek özgürlüklere getirilen sınırlamaları görmezsek, zararı hepimize dokunur.
Doğru, 301 ‘kapı numarası’ değil, “Türkiye’nin dertleri” sıralamasında birinci sıradadır!
19.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|