Neden bir asır “yüz” yıldır? Neden 112 yıl değildir ya da 97 yıl?
Neden bütün istatistikçiler ve istatikseverler, her şeyi “yüzde”ye vurarak “yüz”ümüze vururlar? Yüz kişiden kaçının fakir, kaçının cahil, kaçının üniversite mezunu, kaçının otomobil ve ev sahibi olduğu neden bu kadar önemlidir?
Neden yer”yüz”ü demişizdir, dünyanın yaşadığımız yerine? Neden bir “havayüzü” yoktur, bir “denizyüzü” mesela?
Neden hayatta hep başkasının “yüz”üne bakamamaktan korkarak bazı şeylerden kaçınırız? Başkasının “yüz”üne bakamamak, “yüz” yıl bile yaşamadığımız şu yer”yüz”ünde bu kadar önemli midir? Hem “yüz” yıl sonra, onlardan “yüz”de kaçı hatırlayacaktır bizi ve “yüz”üne bakmaktan korktuğumuz “suç”umuzu?
Başkasının “yüz”üne bakmak bu kadar önemli olduğu için midir, her sabah “yüz”ümüzü yıkamak? Yoksa önceki gün maskelerden kirlenen yüzümüz yeni maske tutmadığı için midir bu temizlik? Belki –biz yağmur yağıyor diye şükretsek de- birileri “yüz”ümüze tükürdüğü içindir, onu suyla böyle haşır neşir etmemiz. Ya da şöyle diyelim: Birileri bizden “yüz” isteyecektir, kirli bir yüz vermek istemeyiz. Aslında “yüz” vermek de risklidir, çünkü karşı taraf astar talebinde bulunabilir. Ama sanki, astardır bütün derdimiz, astar istemediği sürece herkese “yüz” verebiliriz.
Ancak düşerken fark ederiz o “bin” parçayı yüzümüzden. Topu topu “yüz”dür bizim yüzümüz, “bin” parçayı nasıl taşımıştır? Hem bin parça düşen “yüz”dür de, neden “beş” karış olan “surat”tır. “Yüz”ümüze “yüz”den daha düşük bir rakamı layık göremez miyiz? Oysa astar istemediği sürece- herkese verebileceğimiz ve herkesin “yüz”üne bakabildiği sürece her şeyi yapabileceğimiz bir “yüz”ümüz vardır.
Neden bazı suçlar “yüz”kızartıcı sayılır? Kızaran “yüz” suçu işleyenin mi, diğerlerinin yüzü müdür? Yoksa öyle bir suçtur ki yer”yüz”ü kızarır. Ya da öyle bir suçtur ki, “yüz” yıl süren “asır” utanır? Neden suçun kızardığı bölge bu kadar önemlidir? Mesela vicdan sızlatan suçlar neden yoktur? Acaba kimin vicdanının sızladığını bilemediğimiz ama yüzü kızaranı anında tespit edebildiğimiz için midir bu tercih? Peki bu durumda “yüz”süzleri ne yapacağız? Astardan vazgeçerek bile olsa yüz isteyemeyeceğimiz, asla “bin” parça düşmeyen ve başka yüzlere bakmaktan çekinmeyen o “yüz”süzleri neyle cezalandıracağız?
Bugün de köşemizin yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik.
Daha derine dalabilirdik, ama şimdilik sadece “yüz”eysel geçtik.
19.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|