Bundan sekiz yıl öncesinin Ramazanı, bu aziz millete adeta zehir edilmişti.
28 Şubat fitnesinin en kaba, en yıkıcı dalgası o yılın özellikle Ramazan ayında kendini hissettirmişti. (Ocak 1998)
İrtica–mürteci yaygarası ayyuka çıkmıştı. "Türkçe ibadet" türünden garabet rüzgârları, birçok mahfilden olanca hızıyla estirilmeye çalışılıyordu.
Zihinler bulandırılmış, ortalık toza dumana çevrilmişti.
Ortam fitneye, fesada bürünmüştü.
Şükür ki, geçti o günler.
Duâmız şudur. Allah, bu millete bir daha "28 Şubat"ları yaşatmasın.
* * *
Biz duâmızı bu minval üzere yaptık, yapmaya da devam ediyoruz.
Ne var ki, fitne–fesat odakları da boş durmuyor. Değişen şartlara göre, onlar da yeni yeni plân–proje üretiyor.
Bu sebeple, müteyakkız olmalı; gafil avlanmamalı.
Mâlûm odaklar, bu seneki Ramazanı da zehir etmek için türlü plânları hazırlamışlardı. Alâmetler, bunu gösteriyor. O menhus planları uygulamaya soktular. Ancak, gayelerinde bir türlü muvaffak olamadılar.
Özellikle güvendikleri çevrelerden (medya, iş dünyası, sivil kuruluşlar) umdukları desteği bulamadılar.
Ortalığı bulandırmak için birçok yola tevessül ettiler. Fakat, yine de yüz bulamadılar. Üstelik, kamuoyundan da sempati yerine nefret gördüler. Daha ileriye gidemediler ve yelkenleri mecburen indirdiler.
Ama, unutulmamalı ki, o fitne/fesat odakları, vazifelerini terk etmeyecek ve yeni fırsatları kollamaya devam edecekler.
Onları durdurmanın veya etkisiz kılmasın yolu, müteyakkız olmak, onlara kalben olsun buğzetmek ve bu milletin huzuru, saadeti için daima duâ etmektir.
Bu seneki mübarek Ramazanda böyle davranılmış olmalı ki, fitnekâr planlar tutmadı, şeytanî hevesleri kursaklarına hapsoldu.
TEBRİK: Bütün din kardeşlerimin bayramını tebrik ve tes'id eder, bu bayramın ehl–i İslâm için ferec ve feraha, insanlık camiası için de huzur ve barışa vesile olmasını Rabbimden neyaz ederim. MLS
Bayramlık
Bayramda şu üç çeşit trafiğe dikkat
1) Araba kullanırken kaza yapmamaya ve kazalara sebep olmamaya âzamî derecede dikkat edelim.
Trafik kazaları, bilhassa ülkemizde can ve mal kaybına yol açan en öncelikli tehdit ve tehlike halini almış durumda.
Allah'tan niyaz ile dileğimiz şudur ki, direksiyon başındaki insanlarımız, bu bayramda daha dikkatli olmaya gayret ederler de, yeni canların yanmasına, yeni ocakların sönmesine, kan ve gözyaşlarının sel olup akmasına sebebiyet vermezler.
2) Fazla yemek, bilhassa aşırı derece tatlı yememeye dikkat edelim.
Sağlık ve diyet uzmanları, bu hususta uyarı üstüne uyarıda bulunuyor: Aman, yemek trafiğine dikkat edin.
Oruçta edinilen beslenme alışkanlığının birden bire bozulması, yani taam üstüne taam, tatlı üstüne tatlı yenilmesi, mide başta olmak üzere, bütün organizmayı yoracağı ve dengelerini bozacağı hatırdan çıkarılmasın.
3) Bayramda usûlünce tokalaşalım, kucaklaşalım; ancak, öpüşmemeye ve kafa tokuşturmamaya dikkat edelim.
Sağlık uzmanları bu konuda da gerekli uyarıda bulundular.
Özellikle mevsim itibariyle, bulaşıcı hastalıkların kol gezdiği günleri yaşıyoruz.
Grip, nezle ve diğer soğuk algınlığı hastalıklarının nefesle bulaşmasını sağlayan enfekte virüsler, bilhassa bu aylarda kuluçka dönemini yaşıyor.
Hâsılı, bayramda yoğunlaşan ziyaret trafiğinde, enfeksiyonel hastalıkların yayılmasına mani olmaya gayret edelim.
Bunu trafik diliyle ifade edecek olursak, öpüşme ile sırnaşma ihtimaline karşı, mümkün mertebe "kırmızı ışık" düğmesine basmada hassasiyet gösterelim.
Günün Tarihi
Malta sürgünleri esirlerle takas edildi
23 Ekim 1921: İstanbul’da, Ankara hükümeti temsilcileri ile işgalci İngiliz temsilcileri arasında tarihte eşi benzeri görülmedik bir antlaşma imzalandı.
Yapılan bu ikili antlaşmaya göre, Kuva–yı Milliyeciler tarafından Anadolu'da esir olarak tutulan işgalci İngiliz subayları ile İngilizler tarafından Malta adasına sürgüne gönderilen Osmanlı aydınları karşılıklı olarak serbest bırakılacak.
Mondros Ateşkes Antlaşması Kasım 1918 gereği İstanbul'a gelen ve güvenliği sağlamak bahanesiyle adım adım şehri işgal eden İngilizler, kendilerine muhalif gördükleri Osmanlı aydınlarını da teker teker veya gruplar halinde tutuklayarak Malta adasına gönderiyorlardı.
Malta sürgünlerinin sayısı, üç yıl içinde 150'yi aşmıştı ve hiçbiri de serbest bırakılmıyordu.
Malta sürgünlerinin çoğu eski İttihatçıydı. Bunların da çoğunluğu Anadolu'daki Millî Hareketi en azından fikren destekliyordu.
Sürgündekilerin bir kısmı ise, tıpkı İstanbul'daki "İngiliz muhibbanları" gibi İngiliz yanlısı olmaya başladı.
Ancak, İngilizler hiçbirine itimat etmeyerek tamamını elinde tutmayı tercih etti.
Tâ ki, Anadolu'da kendi asker ve subayları da yakalanıp esir edilinceye kadar.
Kuva–yı Milliyecilerin eline geçen işgalci subayların sayısı günden güne artıyordu.
Sonunda, İngilizler anlaşmaya razı oldu ve İstanbul'da sürgünler ile esirlerin takas edilmesine, yani karşılıklı olarak serbest bırakılmasına zemin hazırladı.
Bu antlaşma ile, Türkiye'nin artık Ankara hükümeti tarafından temsil edildiği, zımnen de olsa kabul edilmiş oldu.
23.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|