Yaşama imkânı bulduğumuz nice bayramlar ömrümüzün mazide kalan sayfaları arasında yerlerini almışlardır. Bunlardan çok az kısmının hatıralarını tazeleme imkânına sahip olabilmekteyiz. Çünkü hafızamız, geride kalan bütün ömür anlarımızı bütün detaylarıyla hatırlama gücüne sahip değildir. Ancak her insanın hayatında unutamadığı bayramlar mutlaka bulunmaktadır.
Her insan, ömrünün geçen süresi içinde kaç bayram yaşadığını ve bugün yaşadığı bayramın kaçıncı bayram olduğunu az çok hesaplama imkânına sahiptir. Dünyaya gözümüzü açtığımızdan bu yana, acaba kaç bayram sabahında uyanmış, kaçında çocukluk yıllarımızı yaşamış, kaçında Rabbimizin rızasını kazanarak saatlerimizi geçirmiş, kaçında da hiç arzulamadığımız vakıalarla karşılamış bir insan olarak bugüne kadar gelebilmişiz? Rabbimizin rahmet ve keremiyle yaşadığımız her bayramda geride kalan yılların ve bayramların muhasebesini yaparsak, belki ileride kavuşmamız muhtemel olan bayramlara daha çok şuurlanmış, kendini ve haddini bilmiş bir şekilde ulaşmamız mümkün olur. Eğer hayatımızın bilmem kaçıncı bayramını yaşadığımız bu bayram gününün bizim için son bayram olabileceği ihtimalini düşünürsek, mutlaka bayramların serkeş nefislerin şımartıldığı günler olmadığı gerçeğini kendimize kabul ettirme imkânımız olacaktır.
Yeni bir güne başlamadan önceki seher vaktinde Rabbimizin huzurunda el pençe divan durduğumuz anların bizim için son yaşanan anlar olacağı ihtimali bulunduğu gibi ve ömrümüzün her anını hayatımızın son dakikaları olabilme ihtimalini düşünerek geçirmemiz gerektiği gibi, bu bayramın da hayatımızın son bayramı olabilme ihtimalini düşünmemiz ve bu dünya hanında misafir olduğumuz gerçeğini bir daha hatırlamamız gerekmez mi?
Bizler bu bayramda, çoğu zaman olduğu gibi yine de nefsimize uyup, bayramların hep şen şakrak yaşanan anlar olduğu hatasını yaşamayabilir ve her zamankinden farklı bir bayramı yaşayabilmenin imkânını zorlayabiliriz belki. Azgınlaşmaya hazır nefislerimizin sevinçlerini kursaklarında bırakabilirsek ve artık hayatımızda nefsin ve şeytanların sevinme imkânı bulamayacağı yeni çığırlar açabilirsek, asıl o zaman gerçek bir bayrama kavuşmuş olacağız. Aksi takdirde kendilerine her gün bayram olanlardan olmamız çok zor olmayacaktır.
Bu bayramı, Allah’ın helâl kıldığı şeylerden yeterince faydalanma, haram kılınan hiçbir şeyin semtine uğramama, harama karşı oruç tutma, Allah’ın helâl dairede bizlere ihsan ettiği nimetlerden de nefislerin şımarmasına yol açmayacak şekilde istifade etme şansını elde etmenin başlangıcını yapabilmek hiçbir insan için uzak ihtimal değildir elbette…
Geliniz bu bayramı, bizim için biraz daha gaflet perdelerinin aralanmasının bir başlangıcı yapalım. Gerçek bayramların günahlardan uzaklaştıracak hâletlerde yaşanması gerektiğini düşünelim ve bugünümüze, Rahmet ve Bereket ayından feyizlendikten sonra ulaşmış olmanın sevincini yaşayalım.
Nefis ve şeytanların Ramazan ayındaki suskunlukları ve miskinlikleri hayatımızın bundan sonraki bütün anlarında devam etsin. Kendi dünyamızda onların bağlarını çözmeyelim. Onların bizleri Rabbimizden ayıracak çabalarını boşa çıkaralım. Bunları başarabilirsek bütün bayramlar bize helâl olacak, bütün günlerimiz bayram tadında olacaktır.
Sahi bugün kaçıncı bayramımızdı? Ömrümüzün yıllarını iki ile çarparsak, hakikatler menbâı olan dinimizin bize kazandırdığı bayramların kaçını yaşadığımızı bulabilsek bile, gelecekte kaç bayram yaşayacağımızı ortaya koyacak bir formül bulunmamaktadır. Bu problemi çözebilecek hiçbir formül insanlarca daha icat edilmedi ve icat edilmesi de mümkün değildir. Zira gizli olan ecelin ne zaman geleceğini Allah’tan başka kimsenin bilmesine imkân yoktur.
Bu bayram gününde, Rabb-i Rahimin bizlere, rızası dairesinde geçireceğimiz günler nasip etmesini dileyelim. Allah’tan ümidimiz odur ki, kalan ömrümüzü ve yaşayabilme imkânını bulacağımız bayramları iman şuuru ile geçirebilelim.
Bu düşüncelerle Mübarek Ramazan Bayramınızı tebrik ediyorum.
23.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|