DYP lideri Mehmet Ağar'ın yanlış yönlendirilmiş Kürt gençlerini kast ederek yaptığı "Dağ başında silâhla gezeceklerine, gelip düz ovada siyaset yapsınlar" çıkışı, uzun süredir monotonlaşan siyaset sahnesinde hayli dinamik görünen yeni bir rüzgâr estirdi.
Bu rüzgâr, haliyle birtakım dalgalanmalara yol açtı.
Dalga boyu yüksek görünen gelişmeleri maddeler halinde şöylece özetlemek mümkün:
1) Geçmişteki bürokrat kimliği sebebiyle kafalarda yer etmiş "Böyle bir sözü en son söyleyecek kişi Ağar'dır" düşünce kalıbı çatladı, paramparça oldu.
Ağar, son çıkışına şaşıranlara da şu cevabı veriyor: "O zaman bürokrat idim, şimdi siyasetçiyim. Bugün daha fazla düşünmek ve sorgulamada bulunmak durumundayım: Meselâ, yıllardır yapılan nedir? Her şeyi askerin sırtına yükle, yürü git. Böyle siyaset olmaz. Asker verilen görevi yaptı. İyi ama siyaset ne yaptı? Ne üretti? Türkiye'nin enerjisi toprağa aktı, boşa gitti. Ben bu sorumlulukla konuşuyorum; ne dediğimi de gayet iyi biliyorum. Siyaset birlik, beraberlik, müşterek vatan bilinciyle çözüm üretmeli."
2) Ağar, milliyetçilik üzerinden siyaset yapanların oyuncaklarını ellerinden aldı.
Ağar'ın son çıkışından Türkçü gibi Kürtçü politikacıların da memnun olduğu söylenemez. Zira Ağar, aşırı uçların değil, "ortalama sağduyu"nun hissiyatına tercüman oldu; kitleleri kucaklayabileceğini gösterdi.
3) Mehmet Ağar, sözde sosyal demokrat geçinen siyasî yapının da propaganda zeminini çatlattı.
Çoğu taraftarlarının CHP'den beklediği bir çıkış noktasının manicelasını ele geçiren Ağar, en ağır taşları yerinden oynattı ve hedefi de tam 12'den vurmuş oldu.
4) Ağar, hür ve demokratça bir tavır sergileyerek, hani bir süredir "söndü, bitti, öldü" denilen Demokrat misyonun aslında siyaset sahnesinde olduğunu ve bütün dinamizmi ile yoluna devam ettiğini, çok çarpıcı bir şekilde duyurmuş oldu.
5) Ağar, siyaset zemininde hayli etkili olabilecek yeni bir rüzgâr estirdi. Bu rüzgâr, doğrudan olmasa bile, dolaylı şekilde lideri olduğu DYP gemisinin yelkenini şişireceğine kesin gözüyle bakılabilir. Zira, "bürokrat Ağar"a değil, ama "siyasetçi Ağar"a ve özellikle başında bulunduğu partinin misyonuna yakışır bir davranışta bulunmuştur.
İrtica
İrtica gericiliktir; geriye dönüş demektir.
İrticanın âlası ise, darbeciliktir, cuntacılıktır.
Çünkü darbe, ilerlemeye darbe vurur; ülkeyi daima geriye doğru götürür.
Ancak, ortada bir kör nokta var, o da şudur: Darbeciler, kendi gericiliğini örtmek için, başkasını mürteci olmakla itham eder.
Bu sebeple, darbeciliğe dokundurmadan irtica mavalı okuyanların samimiyetine asla inanmamalı.
Günün Tarihi
Fransa ile Ankara Antlaşması
12 Ekim 1921: Anadolu hükümeti ile Fransa hükümeti arasında bir hafta sonra yapılacak olan "Ankara Antlaşması" için, gündemdeki maddeler üzerinde Mecliste "gizli celse" oturumlarına başlandı.
Meclis'teki gizli görüşmelere 13, 15, 16 ve 18 Ekim günleri de devam edildi. Neticede, gerekli düzeltmeler yapılmak kaydıyla, Yusuf Kemal Beyin antlaşmayı imzalamaya Meclis adına yetkili olduğuna karar verildi.
20 Ekim'de imzalanan antlaşmanın en önemli neticesi, Fransa'nın "İtilâf devletleri" blokundan ayrılarak Ankara'daki Millet Meclisini tanıması, işgal ettiği bölgelerden askerini çekmeye yanaşması ve Türkiye'nin millî sırınlarını kabul etme noktasında belirgin adımlar atması oldu.
12.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|