AKP’nin grup toplantısı henüz başlamamıştı.
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik kulise adım atar atmaz etrafını sardık.
“Nasılsınız?” sorusu bu kez her zamankinden farklıydı.
Hüseyin Çelik, hoş sohbet bir insan. Edebiyatçı olması sebebiyle, konuşmalarını kimi zaman bir düşünürden alıntı yaparak, kimi zaman da bir şiir ya da fıkra ile konuşmasını süslemesini iyi biliyor.
Doğuyu da Batıyı da iyi bilen ve bilgisini özümsemiş bir entelektüel.
“Elinde bavulu asker mi sandın,/Gurbete gider de gelmez mi sandın”mısralarını,
“CHP gensoru verdi diye Hüseyin Çelik,/Meyus ve mükedder mi sandın” diye tamamladı.
Gensoru öncesinde Millî Eğitim Bakanının halet-i ruhiyesine ilişkin durum raporu, bizzat kendi ağzından verilmişti.
Tecrübeli bir gazeteci gensoruyu rahat atlatırsınız şeklinde bir işaret yaptıktan sonra, “Bir sonraki ne zaman?” diye lafa girdi.
Millî Eğitim Bakanı,“Kemal Abi ile yarışıyoruz. Ona, ‘Seni geçemedim’ dedim. O üç, ben iki oldum” diye açıklama getirdi.
Öğleden sonra oldu. Gensoru görüşmeleri başladı.
“CHP gerginlik çıkaracak, ortamı gerecek” haberleri geldiği için, AKP cephesinde hafif bir tedirginlik yok değildi.
Ta ki CHP sözcüleri kürsüye çıkana kadar…
Önce Sinop Milletvekili Engin Altay çıktı.
Milliyet gazetesinde yer alan haberleri alıp üzerine Akşam ve Cumhuriyet’tekileri de ekleyip bakana eleştiriler yöneltti. Millî Eğitim Bakanı’nın yüzüne baktım, rahat ve kendinden emin bir havası vardı. Görüşmeleri iktidar kulisinden takip ediyordum. O sırada Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu bizim de arasında bulunduğumuz gazetecilerin yanına geldi.
“Ben artık büyük Türk büyüklerindenim” dedi. O anda CHP’li Altay’ın bir ders kitabında Meclis çalışmalarının anlatıldığı bölümde Meclis Başkanvekili Nevzat Pakdil ile Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu’dan söz etmesini hatırlayıp, gülüştük.
Meclisten, milletvekilinden bu rahatsızlık niye?
Bazı milletvekilleri , “Cumhurbaşkanı aramaya gerek yok. Hocam bizim adayımız” diye Kuzu’ya takıldıkları için, “Siz zaten Büyük Türk büyüklerindensiniz?” diyenlerimiz oldu.
“Meclis’te ilgili bölüm anlatılırken, bizden de söz edilmiş. Bunun neyi var?”diye sitem etti Burhan Hoca.
Hüseyin Çelik iyi hazırlanmıştı. Muhalefetin gündeme getirmediği konulara dahi cevap verdi. Çok sert geçmesi beklenen görüşmelerin belki de tek elektriklendiği an o sırada yaşandı. Çelik’in cevapları bitmeyince, oturumu yöneten Sadık Yakut, bakanın konuşma süresine 5 dakika ilave edince, CHP’liler tepki gösterdi.
Polemik ustası olmasına karşın Hüseyin Çelik, belki de ortamı germeme adına en sakin davranan isimdi.
Bakan konuşmasını tamamladı, bu kez CHP’den Muharrem İnce kürsüye çıktı. İnce’nin tek hedefi var, Erdoğan’ın karizmasını sarsmak. Gensoru’da da aynısını yaptı.
Bu arada İnce’de, “Büyük Türk büyükleri” arasında Burhan Kuzu’nun ismini sayınca, o sırada bir alkış koptu. Burhan Kuzu Genel Kurul salonunun arka sıralarındaydı. Arkadaşlarının teveccühüne, ayağa kalkarak selâmla karşılık verdi. Tebrikleri kabul dönemi yaşanıyordu.
CHP milletvekili o sırada yardımcı ders kitaplarında yer alan manilerden okudu, seçtiği bulmacaları sorup, cevapları kendisi verdi. Ta bi “Kara Kemal demek, Mustafa Kemal demektir” gibi ilginç çıkarımlarda da bulunmadı değil.
Manilerin okunduğu, bulmacaların gündeme getirildiği tuhaf bir gensoru müzakerelerine şahit olduk.
Kemal Unakıtan hakkındaki dahi bundan daha sert ve içerikliydi.
Gensoru görüşmelerinde, iktidar kulisinde milletvekillerinin yumruklandığına da şahit olduk. Güneş Taner gibi çantasını toplayıp gideni de gördük.
Ancak bu denli içi boş bir gensoru görüşmesi takip etmedik. Gazetelerin eğitim sayfalarında dile getirilen iddialar dahi bundan daha ciddiydi. Gensoru ciddî bir müessese.
Her konuyu gensoruluk yapmamak lâzım.
Sözlü soru önergesi, yazılı soru önergesi, gündem dışı konuşma gibi denetim imkânları var.
Her ota, çöpe gensoru verilmesi bu müessesenin önemini azaltıyor.
Ha, “Ne yapalım eleştirecek başka bir şey bulamadık” deniliyorsa, o zaman gensoru vermek zorunda da değilsiniz…
12.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|