DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar’ın son Güneydoğu gezinini Yeni Asya’ya değerlendiren Diyarbakır Barosu Başkanı M. Sezgin Tanrıkulu, “Bu fırsat kaçmasın” dedi.
* DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar’ın son çıkışını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sağduyulu bir biçimde olaya yaklaştığını düşünüyorum. Sayın Ağar’ın geçmişte devlette aldığı görev itibariyle bu tür sözleri söylemesi şaşırtıcı gelebilir. Ama artık Türkiye’nin başbakanlığına aday olduğunu ifade eden bir politikacının bir vali ya da emniyet genel müdürü gibi davranması doğru olmaz. Bir de 2.5 yıllık genel başkanlığı döneminde sayın Mehmet Ağar bütün Türkiye’yi gezmiştir. Toplumun inancının hangi yönde olduğu noktasında da bir kanaat sahibidir. Kendisindeki düşüncenin arkasında yatan sebebin de bu olduğunu düşünüyorum. Ağar’ın geçmişteki tutumunu referans gösterip samimiyetini sorgulamak doğru değildir.
* Artık daha somut bir adım atılır mı?
DYP ve Sayın Ağar’ın bu çizgisini Kürt sorununa bakış açısında bir dönemeç olarak değerlendiriyorum.
* Hükümetin af söylemine karşı çıkması süreci nasıl etkiler?
Af olmasa bile bir çözüm bulunur. Sonuç itibariyle çatışmayla, şiddetle, bu işin olmayacağını bu işin bitmesi gerektiğinin söylenmesi önemlidir. Af olmaz af benzeri bir çözüm bulunur. Adına af demek de çok doğru değil zaten. Benzer düzenlemeler geçmişte de yapılmıştı.
* Geçmişte yapılan düzenlemelerden sonra bundan yararlanan teröristlerin tekrar dağa çıktığı yönünde eleştiriler var. Yine aynısı olur mu?
Bakın, Türkiye’nin Kürt sorununda geldiği nokta, uluslar arası konjonktör artık silahlı yöntemle bir yere gidilemeyeceği yönünde. Siyasetin önü açılırsa kimsenin durduk yerde tekrar silahlı örgüt kuracak, tekrar dağa çıkacak diyecek hali yok. Türkiye’nin şartları, Kürtlerin içinde bulunduğu durum zaten buna elverişli değil.
* Siz ne öneriyorsunuz?
Silahlı örgüt militanları silahlarını bıraktıktan itibaren haklarında hiçbir soruşturma yapılmamalı. Üç yıl içerisinde suç işlememeleri halinde dosyaları imha edilmeli. Siyasal ve sosyal hayata katılmalarının önündeki tüm engeller ortadan kaldırılmalı.
* Tüm taraflar aynı noktaya geldi diyebilir miyiz?
Daha gelmeseler bile gelmeye yakınlar.
* Devletin bu konudaki politikasında bir değişim gözlüyor musunuz?
Bence bir yıla kadar köklü bir değişikliği ve çözüme yakın adımları beklemek yanlış olur. Bir yıla kadar herkes kendi diline, üslubuna dikkat ederse ve siyasetçi öncelikle söylemleriyle bu sorunun çözüleceği noktasında bir inanç oluşturursa, sivil toplum örgütleri olarak bizler de bu durumu korumak için çaba gösterirsek seçimlerden sonra bunun yasal zemini Meclis’te oluşur diye düşünüyorum. Ama seçimlere kadar siyaset bir çözüm üretemez.
* Diğer siyasilerden de benzer bir tavır mı bekliyorsunuz?
Tabi. Bence Kürt sorunu Türkiye’de bir siyasi partinin tekeli ve girişimiyle çözülebilecek bir sorun değil. Siyaset üstü bir meseledir. Partilerin bir mutabakat içerisinde bu sorunu çözmek için bir araya gelmesi gerekir. Siyasete malzeme yapıldığı anda herkes söyleminden geri adım atar ve korumaya çalıştığımız bu durum da bozulabilir.
* Siyasiler seçim meydanlarında bunu kullanılır mı?
Türkiye’nin Batısı da Doğuya gönderdiği askerin, memurun evine sağ dönmesini istiyor. O yüzden bu söylem oy kaybettirmez aksine oy kazandırır.
| 
