“İman etmedikçe Cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de tam iman etmiş olamazsınız.”(1)
Böyle buyuruyor Kâinatın Efendisi (a.s.m.).
Sevginin, saygının, kardeşliğin, dayanışmanın doruk noktaya çıktığı bayram günlerinde bu sevince yediden yetmişe, zengin fakir herkes ortak olur. Ramazan’da verdiğimiz zekâtlar, fitreler fakirlerin de bu günlerden hakkıyla faydalanabilmeleri için büyük bir rol oynamadı mı? Daha öte Allah Resûlü (a.s.m.) bayram günü ümmetine hayır yapmayı tavsiye etmiştir ki, bunun üzerine kadınlar yüzüklerini, halkalarını ve kıymetli eşyalarını atarak bu çağrıya katılmışlar,(2) fakirlerin de bu sevinci paylaşmalarını sağlamışlardır.
Büyükleri, akrabaları ziyaret etmek, dargınlarla barışmak, hediyeleşmek, dostluk ve kardeşlik bağlarını kuvvetlendirmek bu sevince daha da büyük bir sevinç katar.
Ya Lübnan, Filistin, Irak, Çeçenistan, Afganistan, v.s. yerlerde sıkıntı içinde bulunan kardeşlerimiz ne yapacaklar? Onların acıları büyük şüphesiz. Nice yakınlarını kaybetmiş aileler, kan, barut, acı ve ıstırap içinde bayrama girdiler. Bayram sevinçleri kursaklarında kaldı, lokmaları boğazlarında düğümlendi. Ramazan’da hayır kuruluşlarının el uzatmaları, destek vermeleri de onların elemlerini bitirmeye yetmedi. Yine elimiz, gözümüz, kulağımız olan bu kardeşlerimize bu tür destekleri sürdürmeye devam edecek, dualar yapacak, hiçbir şey yapamayacak hâle geldiğimizde de yine duaya sarılacağız. Mü’minler bir vücudun azaları gibi değil mi? Vücudun herhangi bir yerindeki acı ve ıstırabı bütün vücut duyması, yardımına koşması gerekmiyor muydu?
Dünyada bulunuş maksadını unutmayan ruhlar bu ıstırabı yüreklerinin derinliklerinde hisseder, gaflete itici davranışlardan, hele hele bir taraf hayat memat mücadelesi verirken kendini kaybedercesine oyun ve eğlencelere girmekten uzak kalırlar.
Allah Resûlünün (a.s.m.) bayramlarda gaflet sarmaması için ümmetine zikir, fikir ve ibadeti tavsiye ettiğini biliyoruz. Bayram gecelerinde sevabını Allah’tan umarak ibadet eden bir kimsenin kalbinin, kalblerin öldüğü günde diri olacağını müjdelemektedir.(3)
Evet, bayramlarda gaflet istilâ edip meşrû dairenin dışına sapılmaması için, zikrullaha ve şükre büyük teşvikler yapılmıştır. Tâ ki bayramlarda o sevinç ve mutluluk nimetlerine şükredip o nimeti devam ettirip arttırsın. Çünkü şükür nimeti ziyadeleştirir, gafleti kaçırır.
Bu duygular içinde bayram ne anlamlı!
Dipnotlar: 1. Tirmizî, Kıyame: 56; Müsned, 1:165, 167. 2. İbni Mâce, Sıyam: 67. 3. Lem’alar, s. 260.
24.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|