Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 24 Ekim 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

İsmail BERK

Hacı Bayram ruhu



Oruç ağzıyla arefe günü, sabahın erken saatlerinde başlayan farklı bir Ankara izlenimlerimi sizinle paylaşmak istiyorum. İçimi ferahlatan günde sabah sessizliğine eşlik eden hastane durağından sonra Hacı Bayram Camiine yöneldim. Ortalarda kimsenin fazla gözükmediği sükûnet halinin teşvikiyle mânevî ortamın hem hal eden süruru vardı üstümde.

Hacı Bayram’a doğru giderken, kendimi iyi hissetmenin ve etrafı okuyacak bir merak saikinin içindeydim. Günlük hayatın telaşından sıyrılmış bir haleti ruhiyenin avantajını kullanmak istiyordum.

Akşam, sahurun feyizli zamanı ve sabah namazından sonra kalmış bir sakinlik vardı. Camide çok az ziyaretçi bulunuyordu. İlk dikkatimi çeken, türbenin yanında beyaz bir levhaya yazılmış metindi. Ogüst tapınağına ait olduğu yazıyordu. İslâmiyet öncesi tarihi kalıntı ve abideler, müze içinde sergileniyordu. Caminin sol kıble tarafında büyük bir anıt ve yanında harabe duran kitabeler vardı. İlk defa bu denli dikkatimi çekmişti.

Türbe henüz ziyarete açılmamıştı. Dışarıdan fatihamızı okuyup duamızı yaptık. Hacı Bayram-ı Veli hazretlerinin kısa bir özgeçmişi ziyaretçiler için konulmuş. Kalabalığın olmadığı bir zamanda orada olmanın keyfi ve zevkiyle dikkatlice mütalaa imkânım oldu.

1352-1430 yılları arasında yaşamış ve asıl ismi Numan olan Anadolu bozkırının maneviyat büyüğü Hacı Bayram hazretlerinin, o günlerde kurduğu manevi iklimi ve feyzi bugüne kadar devam etmektedir. İnsanın kendisini tanımasına ait şu dörtlüğü, her zaman uyarıcı ve manidardır:

“Bilmek istersen seni,/ Can içinde ara canı,

Geç canından bu anı,/ Sen seni bil sen seni.”

İçimizdeki gerçek ‘ben’e ulaşmanın ve orada kayıtlı fıtrat kodlarımıza ulaşmanın gerekliliğine atıf yapan bu dörtlük, hepimizin hayat kılavuzu niteliğindedir. Hacı Bayram-ı Veli adına yapılan camii vefatından üç yıl önce inşa edilmiş. Tamamen tuğladan yapılmış dörtgen yapının iki şerefeli bir minaresi var. Bitişiğinde ise Hacı Bayram türbesi bulunuyor.

Türbede mezarına ait sandukçanın solunda bir, sağında iki ve ayak kısmında ise beş tane ayrı sandukça daha bulunuyor. Bunların kime ait olduğu bilinmiyor. Yakın mensupları olduğu söyleniyor.

Caminin sağında ise zaviye ve kısmen de mezarlık bulunuyormuş. Bir kısmı Tacettin Camii mezarlığına nakledilmiş. 1970’li yıllarda caminin genişletilmesi aşamalarında yapılan bu çalışmalarla birlikte üç katlı yeni bölüm ilave edilmiş.

Bu arada Hacı Bayram Camiinin kuzeyden aşağıya olan giriş yerinde dört küçük çile odası (Çilehane) bulunmaktadır. Bu odalardan biri Hacı Bayram-ı Veli’ye, biri Eşref oğlu Rumi’ye ve diğeri ise Akşemseddin Hazretlerine ait.

Bu tespitimle birlikte çile odalarını görmek istediğimde, bunun çok kolay olmadığını öğrendim. Sadece Ramazan ayının son on gününde öğle-ikindi arası erkeklere ve ikindi sonrası ise kadınların ziyaret edebileceği söylendi. Onun dışında kapalı olduğu ifade edildi.

Biz de Ramazanın son günü arefenin bereketiyle görme imkânını elde ettik. “İki dakikalık” bir ziyaret hızında. Caminin zemininden yarım kat inildikten sonra küçük bir kapıdan eğilerek geçiliyor aşağı kademeye. Bir sofa yeri açılıyor önümüze. Sağda bir oda görülüyor. Sofanın orta yerinden dar, tek kişinin geçebileceği, normal insan boyundan kısa ve eğilerek yürüdüğümüz bir koridorda ilerlediğimizde; solda üç, koridorun sonunda ise bir oda var.

Odalar, bir faninin rahat uzanabileceği büyüklükte değil. Oldukça küçük ve tecrit edilmiş bir şekilde yapılmış. İnsanı her türlü dünyevi bağlardan koparan bir uzlet halini veriyor. Kendinize ait oluyorsunuz. Çevrenizden ve üzerinizdeki harici tesirlerden kurtuluyorsunuz. Yalnız gireceğiniz kabri hatırlıyorsunuz. Maddi vasıtalardan ve onun çağrıştırdığı lezzetlerden arınmış bir haleti ruhiyenin hakim olduğu atmosfer sizi sarıyor.

Sofa kısmında, girişte bir zincir halkası göze çarpıyor. Halka boyunluk olarak uyarıcı amacıyla kullanılıyormuş. Zikir ve riyazet halinde uyku bastığında, boyun hareketi ile birlikte zincir ses çıkarıyor ve böylece ehli zühd uyarılmış oluyor, dikkatini toplaması sağlanıyor. Halkaların büyüklüğünden anlıyorum ki, takanlar da diri insanlar. Ayrıca bir geyik boynuzu dikkatimizi çekti. Onun dışında sade ve arınmış bir ortam var.

Yine sofa kısmında bir levha asılı. Hat sanatının inceliklerine havi yazının yanına iliştirilmiş Türkçe notta; “Edep bir taç imiş nuru Hüda’dan / Giy ol tacı emin ol her beladan,

Ahlak iledir nizam-ı alem./ ..........” şeklinde öğretici dizeler var. Bu mesaj, çilehaneye gelene beklenen bir hayat ölçüsü veriyor. Zira açıkça zikredilmiş.

Sınırlı zamanın yoğun duyguları ve dikkat kesildiğim ruh haliyle en seri duam şu oldu:

“Ya Rabbi! O günlerin çilesine bizi bahtiyarlardan eyle.”

Onların yüksek ruhlarının ve enfüsî dairede yaşadıkları feyzin, sabrın ve çilenin sadakasını, günümüze, onların niyetine paralel bir muvaffakiyete tebdil etmesini istemek gelmişti içimden. Bunu, yukarıdaki cümle şeklinde telaffuz ettim.

“Bir başka Ankara” yazılarına yarın devam edelim.

24.10.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (23.10.2006) - Bayramla yaşamak

  (22.10.2006) - Arefe

  (19.10.2006) - DYP için parola: “10 S”

  (18.10.2006) - Muteber siyaset ve itibarlı meclis

  (17.10.2006) - Kendimizle yüzleşmek

  (16.10.2006) - Hariçteki birliği içeride yaşayalım

  (15.10.2006) - Çeşitliliğin ahengi

  (12.10.2006) - Askerî vesayetten kurtulma vakti

  (11.10.2006) - Demokratik cesaret ve Ağar

  (10.10.2006) - Engellilerle

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habip FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004