İyiyle kötünün mücadelesi Hz. Âdem’le başlamış, kıyamete kadar devam edecektir. İyiliği emredip kötülükten sakındırmak, iyiliğin kuvvetlenmesi ve hâkim olmasını sağlamak mü’minin aslî görevlerindendir.
Cihad da bunun için değil midir?
Cihad ise mal, can ve dille olur. Bazan üçü bir arada bulunurken, bazan da bir-ikisi öne çıkar. Mü’min şart ve imkânlar ölçüsünde bu cihadda yerini alacaktır.
Dini anlatma gayretinin de dille yapılan cihad olduğu düşünülürse bu hizmetlerin güçlenmesi için mü’minin maddeten ve mânen seferber olması gerektiği kendiliğinden anlaşılır.
Bugün bu manevî cihad, akıl, ruh ve kalpleri mânen fetih gayretleri her zamankinden daha çok önem ve hız kazanmıştır.
Bedenen, ruhen, kalben bu hizmetlerin içinde olabilmek ne büyük bir mutluluk, kazancı çok bir ticaret!
Birgün Allah Resûlüne adamın biri infak edilmek üzere bir deve getirmiş, Allah Resûlü de (asm) bunun karşılığında kendisine kıyamet gününde yedi yüz deve verileceğini bildirmiştir.1
Böylelerine Allah sevap ve mükâfat vermekle kalmaz, dünyada da fazlasıyla karşılığını verir. Birgün Ensardan Kays bin Sehl kardeşleriyle paylaştığı hurmalarını Allah yolunda infak ettiğini, arkadaşlarına dağıttığını söyleyince Efendimiz (a.s.m.), “İnfak et ki Allah da sana versin” buyurmuşlardı.
Demek bu bir Allah kanunu. Allah, verene veriyor. İnsan vermeli ki Allah da kendisine versin. Elini sıkı tutanların kulakları çınlasın. Sıkmakla mallar çoğalmıyor. Aksine verdikçe bereketleniyor, Allah ona kat kat fazlasıyla veriyor. Nitekim Kays bin Sehl, bu olaydan sonra “Sonraki bir cihada katıldığımda bineğim de vardı ve akrabalarım içerisinde en çok zengin ve varlıklı olan bendim”2 der.
Her an Rabbinin her şeyi gördüğüne, her yaptığını bildiğine ve kontrolü altında olduğuna inanan insan, bütün organ ve duygularını onun emrettiği istikamette kullanır. Allah’ı aklından hiç çıkarmaz, dilinden eksik etmez. Kalbiyle, diliyle Allah’ı anarken maddî imkânlara sahipse onları da Allah yolunda harcamakta tereddüt etmez. Birgün Allah yolunda cihad ederken Allah’ı zikretmekten söz eden Allah Resûlü (a.s.m.), zikrin her kelimesine yetmiş bin ecir verileceğini ve her ecri de Cenâb-ı Hakkın on misli arttıracağını bildirmiş, “Ya Resulallah, infak da böyle mi?” diye sorulunca da onun mükâfatının da zikir gibi olduğunu, cihadda bizzat bulunup da infak edene Allah’ın rahmet hazinelerinden dilediği kadar sevap vereceğini, kulların bunun miktarını bilemeyeceklerini müjdelemişlerdir.3
Ne büyük bir kazanç maddeten, manen Allah yoluna seferber olabilmek!
Dipnotlar:
1. Müslim, 2:37.
2. Tergib, 2:173.
3. Mecmaü’z-Zevâid, 5:282.
17.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|