“Zamanın sesi” asrımızın yarasına merhem sürmek istemektedir. Bu ses asrımızın en tehlikeli fitnesine maruz kalan bir kısım cins-i lâtifin içinde bulunduğu tehlikeli konumu nazara vermektedir. Bu ses insanlığa ve bilhassa ehl-i imana kurulmuş önemli bir tuzağa işaret etmektedir.
Ve bu ses şöyle bağırmaktadır: “Kadınlar Yuvalarından Çıkıp Beşeri Yoldan Çıkarmış; Yuvalarına Dönmeli”. Yıllar önce söylenen bu söze kulak verilmediği için, o yuvasından çıkıp beşeri yoldan çıkaranlar, bugün yuvalarında huzurla yaşayan hemcinslerini bile tehdit etmektedir. Yani birileri yuvalarına dönmediği gibi, yuvalarında huzur içinde yaşayanları da dışarı çıkarmaya çalışmaktadır.
Yapılan ifsat etme çalışmalarında oldukça mesafe kat edildi ne yazık ki. Derken artık yuvadan çıkıp sokakları mesken tutmak, neredeyse sıradan bir hale gelmeye başladı. Böylece yuvalarından çıkanlar dönmediği gibi, yuvanın insan yaşayışındaki ehemmiyetini bilenler de zamanla bu yakıcı ateşten etkilenme tehlikesine maruz kaldılar.
“Zamanın sesi” devamla “Mimsiz medeniyet, taife-i nisayı yuvalarından uçurmuş, hürmetleri de kırmış, mebzul metaı yapmış” demektedir. Mimsiz medeniyet “deniyyet” yani alçaklık demektir. İşte bu sözde medeniyet, bir kısım kadınları yuvalarından yani evlerinden çıkarmış ve sosyal hayatın yuvayı unutturan girdabına atmıştır. Derken yuvasızlar artık hürmete lâyık hallerini kaybetmiş, şartlar onları değersiz bir meta haline getirmiştir. (Elbette bu zor şartlara rağmen edebini ve iffetini muhafaza edenler de yok değildir. Onları tenzih ederiz.)
“Şer-i İslâm onları Rahmeten dâvet eder eski yuvalarına, hürmetleri orada, rahatları evlerde, hayat-ı ailede.” İslâm şeriatı Allah’ın rahmeti gereğince o yuvasını terk edenleri yuvalarına dâvet etmektedir ve iddiâ etmektedir ki, onları ancak ailedeki konumları değerli kılacak, onlar ancak aile ortamında rahat ve huzur bulabileceklerdir.
Ve sesleniş devam etmektedir: “Temizlik zinetleri, haşmetleri hüsn-ü hulk, lütf-u cemali ismet, hüsn-ü kemali şefkat, eğlencesi evlâdı.” Ehl-i iman olarak şu sese bilhassa zamanımızda iyi kulak vermemiz gerekmektedir. Çünkü yuvasından çıkma hastalığının etrafa verdiği rahatsızlık bütün insanlığı tehdit etmektedir. Bakınız, kadınların en büyük zinetlerinin temizlik olduğu ifade edilmektedir. Yani sun’î güzelliklerin güzellik olmadığı ifade edilmekte, ‘dışı süs, içi pis’ olanların durumuna düşmememiz istenmektedir. Onlar için en yüksek meziyetin güzel ahlâk olduğu söylenmektedir. Onlar için en büyük güzelliğin ismet ve namus olduğu, en büyük mükemmelliğin şefkat duygusu olduğu haykırılmaktadır. Ve evlâtlarla ilgilenmekten daha güzel bir eğlence olamayacağı beyan edilmektedir.
Ve bu ses “Bunca esbab-ı ifsad, demir sebat kararı lâzımdır, ta dayansın” demektedir. Fesada girmenin çok kolay olduğu bu zamanda, haktan şaşmamak için demir gibi bir sebatın lâzım olduğu belirtilmektedir. Bakınız bu seslenişte daha neler vardır: “Bir meclis-i ihvanda güzel karı girdikçe; riya ile rekabet, hased ile hodgamlık debretir damarları! Yatmış olan hevesât, birdenbire uyanır.” Bir kardeşlik meclisine bir güzel hanım girince oradakilerde ikiyüzlülük ve kendilerini beğendirme duyguları ortaya çıkar. Bu demektir ki, hiçbir kardeşlik meclisine fitneye sebep olabilecek kadınların girmemesi gerekir.
Lütfen bu sesi iyi takip edelim: “Taife-i nisâda serbesti inkişafı, sebep olmuş beşerde ahlâk-ı seyyienin birden bire inkişafı.” Kadınların olabildiğince serbest olmasını ve istedikleri gibi davranmasını isteyenler, aslında toplumda kötü ahlâkların inkişaf etmesini, yayılmasını hedeflemişlerdir. Ne yazık ki günümüzde büyük nisbette muratlarına ermişlerdir.
Bu sesin sahibini büyük ihtimalle biliyorsunuz. Eğer bu sesin yükseldiği yeri merak ediyorsanız, müellifi Bediüzzaman Said Nursî olan Sözler kitabının (Lemaat bölümü) 668. sayfasına bakınız. Ve orada “Kadınlar Yuvalarından Çıkıp Beşeri Yoldan Çıkarmış; Yuvalarına Dönmeli” başlığı altındaki metni dikkatle okuyalım lütfen…
31.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|