Anketlerin ‘gerçekler’i ne kadar yansıttığı her zaman tartışılmıştır. Bu açıdan, ‘istatistik’ ilmi için; ‘rakamlara yalan söyletme’ ‘iftira’sı bile takılmıştır. Bilhassa seçim dönemlerinde yayınlanan anketlerin ‘doğru’ çıkmaması, anketlere karşı olan güvensizliği arttırmıştır.
Gençlerle yapılan bir anketin, ‘dizi yazı’ olarak bir gazetede (Sabah gazetesi) yer alması sonrasında değişik yorum ve değerlendirmeler yapıldı. Ankette çok farklı bilgi ve değerlendirmeler yer alırken, gençlerin namaz kılma oranlarıyla ilgili rakamlar bazı gazetecileri öfkelendirmiş.
Yayınlanan anketteki rakamlar, gençlerin yüzde 63’ünün ‘Cuma namazı kıldığını’ gösteriyordu. Bu bilgiyi değerlendiren bir yazar, “Eğer o yüzde 63 doğru ise Türkiye’nin geleceği karanlık” demiş. (Yalçın Doğan, Hürriyet, 28 Ekim 2006)
Yayınlanan anketteki rakamların doğru ya da yanlış olduğunu tesbit edebilecek durumda değiliz. Ancak ortada bir vakıa var: Gençlik, geçmiş yıllara nisbeten daha dindar. Bu durumdan rahatsız olanların varlığı da ortada. Ancak onlar çok derin bir çelişki yaşıyor. Meselâ, bir yandan uyuşturucu ve benzeri ‘zararlı alışkanlıklar’ın gençliği teslim almasına karşı çıktıklarını söylerler, öte yandan da bu zehirlere karşı en etkili ‘çare’ olan ‘dine/İslâma’ itiraz ederler.
Şöyle bir soru sorulsa acaba ne cevap verecekler: “Sizce, gençler alkolik ve uyuşturucu müptelası mı olsun, yoksa namazında niyazında ‘dürüst’ birer genç mi olsunlar?”
Gençlerin Cuma namazına gitmesini içlerine sindiremeyenlerin, ‘alkolik gençlik’ istediğini söylemek haksızlık mı olur? “Bu ikisinin ortası yok mu? Hem alkolik olmasın, hem de namaz kılmasın!” diyenler olursa onlara ‘maalesef’ cevabını vermek durumundayız. (Tabiî hüküm eksere göre verilir.) Çünkü gençleri cezbeden müstehcenlik, alkol, kumar ve uyuşturucu gibi ‘kötü’lüklere karşı koymanın yolu ‘kalplere Yaratıcının sevgisini’ koymakla mümkündür. Zaten başka çare olmuş olsa, bu güne kadar uygulanmaz mıydı?
Anketlere göre gençlerin yüzde 63’ünün Cuma namazına gidiyor oluşuna üzülenler, ‘gerçekler’i görüp biraz daha fazla üzülmelidirler. O gerçek de şudur: Bugünkü şartlarda, aksine yapılan bunca propaganda ve çalışmaya rağmen bu nisbet ortaya çıkıyorsa siz bir de “hür ve demokrat, aynı zamanda AB üyesi bir Türkiye”yi düşünün! Öğrenci ve memurlar başta olmak üzere çoğu kişinin Cuma namazına gitmesi ‘gizli yasak’ olan bir ülkede, bu yasakların kalktığını ve isteyen herkesin Cuma namazına gidebildiğini düşünün. Bugün itibarıyla her hangi bir liseden 10 öğrencinin Cuma namazına gittiğini varsayalım. ‘Yasak’ kalkınca bu rakam yüzlere, belki de binlere çıkmaz mı? Çıkar ve çıkacak inşallah...
Gençlik penceresinden bakınca elbette her şey toz pembe değil. İslâmı, hayatımıza tatbik etme bakımından gerek bilgi ve gerekse uygulama sıkıntılarımız vardır. Müstehcenlik ve uyuşturucu gibi zararlı alışkanlıklar gençleri tehdit ediyor ve ifsat şebekeleri gençleri bu tuzaklara düşürüyor. Ama buna rağmen ümitvarız. Çünkü kalplere hükmeden İslâm, gönülleri de fethedecektir.
“Aydın”lardan; gençleri camide görünce değil; “kumarhanede” görünce “eyvah” demelerini beklerdik...
30.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|