Üniversitelerimiz büyük bir başarıya imza attılar! Çin ve İngiltere’de yapılan iki ayrı araştırma, Türk üniversitelerinin bilimsel başarısızlığını ortaya koydu. Türkiye’den hiçbir üniversite, dünyanın en iyi üniversiteleri sıralamasında ilk 500’e dahi giremedi.
Türk üniversiteleriyle ilgili ilk kötü haber Çin’den geldi. Şanghay Jia Tong Üniversitesi Yükseköğretim Enstitüsü’nün yaptığı “Dünya Üniversiteleri Akademik Sıralaması” araştırmasının 2006 yılı sonuçları açıklandı. Dördüncüsü gerçekleştirilen araştırmada Türk üniversiteleri bilimsel bir başarı ortaya koyamadı. Sıralamaya Şili, Güney Afrika, Yeni Zelanda, Singapur, Çek Cumhuriyeti, İrlanda, Macaristan girdi.
İngiltere’de uluslar arası eğitim ve kariyer konularında kılavuzluk yapan araştırma kuruluşlarından The Times Higher Education Supplement’in (THES) yaptığı araştırma da sonuç değişmedi. Türk üniversiteleri yine sıralamaya giremedi.
Öte yandan, Avrupa Üniversiteler Birliği (EUA) raporuna göre, Türkiye’deki 77 üniversiteden sadece 10’u uluslar arası kurumsal değerlendirme sürecinden geçebilmiş, yüksek öğretim kalite notumuz 2, diplomalarımızın tanınması notu ise sadece 3 olmuştu.
Bu haberler gazetelerin sayfalarında fazla yer almadı. Bu kadar önemli görülmesi gereken bir konu küçük haberlerle geçiştirildi. Peki, listede yer alan Şili, Güney Afrika, Meksika ve Singapur’un yer alması üniversitelerin ve Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) umurunda oldu mu? Hayır.
Üniversite rektörleri, hükümetin araştırmalar için ayrılan fonlara el koyduğunu ileri sürerken, hükümet, bunun doğru olmadığını söylüyor. Başarısızlığın sebebini sadece kaynak yetersizliğinde aramak hiç de gerçekçi değil. Herkesin üzerinde anlaştığı bir gerçek var. Bu YÖK zihniyeti ile bilimsel başarı elde edilemez...
Bilim yerine siyasetle ve birilerine lâf yetiştirmekle ilgilenen üniversitelerimizin, bilimsel başarı açısından uluslar arası alanda varlık gösterememesi Türkiye açısından “onur kırıcı” olarak değerlendirilmekte.
Türkiye’de şu anda 68 devlet üniversitesi, 25 vakıf üniversitesi ve 5 adet askerî yükseköğretim kurumu bulunuyor. Bu üniversitelerde yaklaşık iki milyon öğrenci okuyor. Her sene 1.5 milyon gencimiz üniversite sınavı için ter dökerken 200 bini ancak üniversiteyi kazanabiliyor.
Türkiye’deki üniversiteleri ilk 500’e dahi sokamayan YÖK nelerle uğraştı?
1999’a kadar bütün lise mezunlarının hiçbir ayrıma tabi tutulmadan başarılı oldukları oranda diledikleri okulda okuma hakları varken, daha sonra sırf imam hatip lisesi mezunlarının üniversiteye girişlerini engelleyebilmek için ticaret meslek lisesi, endüstri meslek lisesi gibi 50’ye yakın meslek lisesi çeşidi kurban edilerek katsayı uygulamasını başlattı. Bu uygulamadaki katsayı oranlarını üç kez değiştirdi. Bu da yetmedi, din dersi öğretmenliğini ilahiyat fakültelerinden ayırıp eğitim fakülteleri bünyesine alırken, öğretmen lisesi mezunlarının da bu okullara ek puanla gidebilmesinin önünü açtı. Şimdi İHL öğrencilerine sadece 650 kişilik ilahiyat kontenjanı kaldı…
Bu sonuçlara bakıp, ilgililer kendilerine bir çeki düzen verirler mi bilemiyoruz, ama insanların başındaki örtüyle ve düşünceleriyle uğraşacaklarına “500’e nasıl girileceğini” tartışsalar iyi olacak.
Eğitim sendikalarının tespiti ile YÖK “ıslâh edilmediği” sürece bu tartışmalar sürecek. Bu durum düzeltilmezse her sene aynı haberi almaktan halk olarak bıkacağız ama ilgililer buna kulak tıkayacaklar. Son günlerin güncel tabiri ile üniversiteleri yan gelip yatma yeri olarak görüldüğü sürece de bunlar devam edecek...
Üniversitelerin demokratikleşmesi, bilimsel özerkliğe kavuşması için mücadele eden kesimlerin öncelikli talebi, YÖK’ün kaldırılması…
O halde yeni bir YÖK reformu acilen çıkarılmalı. Hem de hemen…
29.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|