Eğer kafanızdaki ve gönlünüzdeki cumhuriyet, gerçekten şahıs ve zümrelerin baskısını kaldırmaksa ve bunu değil gerçekleştirmek, sadece arzuluyorsanız, sizi alnınızdan öpüyor ve bayramınızı kutluyorum! Önce cumhuriyet mefhumunda anlaşalım:
Cumhuriyet; adâlet ve meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvetten (gücün hukukun emrinde olması, kuvvetin kanunla sınırlanmasından) ibârettir.1 Ferd, nazar ve himmetini direkt “devlet ve ideoloji” üzerine çevirip teksif etmeden; başta imân, ahlâk, adâlet, meşveret, hürriyet için cihad ediyorsa, dolayısıyla “İslâm devletinin sistemi” için katkıda bulunuyor demektir. Kur’ânî ve Sünnetî metod ve üslûp da budur.
Hukukun hâkim olmadığı, güç, baskı ve diktatörlükle yönetilen ülkelerde, başta inanç ve düşünce olmak üzere, giyim-kuşam, hâl, hareket ve tavırlara kadar her şeye “devlet” karar verir. O takdirde de, ferdin hürriyeti yoktur ve birkaç mesele dışında sınırlıdır. Bu durumda devlet emreder; onun köle vatandaşları harfiyyen uymak zorunda kalır! Bu, devleti, bütün toplum görevlerinin, ekonomik ve kültürel hayatın tek düzenleyicisi olarak gören anlayıştır: Devlet, hukukun, kültürün ve geleneklerin kaynağıdır.
20. yüzyılın başlarından beri hâkim olan devletçilik zihniyeti, devletçiliğin katı temsilci Sovyetler Birliğinin yıkılmasından sonra itibardan düşmüştür.2 İşin en tehlikeli tarafı, devletin, sistemin kutsallaştırılmasıyla birlikte putlaştırılmasıdır. Buna göre devlet, bir nevî “yeni putperestlik”tir.
Milletin sosyal ve siyasî taleplerini dikkate almayan devlet, demokratik gelenekleri yerleşmiş olan ülkelerdeki kadar milletle barışık olmadığı için, (kamu alanı) ciddî bir mücâdele halindedir.3 Bu anlayışa göre, “devlet millet için değil, millet devlet için” vardır. Şu halde, jakoben laik cumhuriyetçilerin de, “siyasal İslâmcıların” da devlet anlayışı, zıt kutuplarda olmakla beraber, aynı muhtevâdadır.
Her devletin, hattâ yamyamların da bir kanunu, bir sistemi vardır. Devlet kanûnî olabilir. Ancak, önemli olan hukûkîliktir. Keyfîliğin ve istibdadın hâkim olduğu teşkilâtlanmaya “hukuk devleti” denemez. Şöyle bir sistemi de “cumhuriyet” diye yutturmaya kalkanlar sahtekâr değilse nedir?
Dipnotlar:
1. Hutbe-i Şâmiye, 79.; 2. Prof. Dr. Süleyman Hayri Bolay, Felsefi Doktrinler ve Terimler Sözlüğü, Ankara, 1997, s. 98-99.; 3. Prof. Dr. Süleyman Hayri Bolay-Prof. Dr. Mustafa İsen, vd., Türk Eğitim Sistemi/Alternatif Perspektif, TDV, Ank., 1996, s. 5.
29.10.2006
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|