Alışkanlık; olumsuz şeylerde fena; olumlu hasletlerde muhteşem sonuçlar verir. Yeniden merhaba derken bunu bizzat hissettik…
Erenler, Bektaşiye “Niçin namaz kılmıyorsunuz?” demişler.
“Alışamadık bir türlü!..” diye cevap vermiş.
“Kırk gün namaza devam et, bak nasıl alışırsın...”
“Siz üç gün bırakın, bakın bakalım üç günün alışkanlığı bir daha başlatıyor mu?”
“Kısa bir müddet ara vereceğiz!” dedik, ama, kısanın alışkanlığı işi uzattı! Resmî işlerin prosedürleri zamanımızı fazla almadıysa da, moral olarak yazıya başlamamızı engelledi... Yaşadığımız bu moralsizlikle, Bediüzzaman Said Nursî’nin muhteşem performansını bir kez daha takdir ettik.
O ne muazzam kesbî ilim (çalışarak kazandığı) ve o ne muhteşem vehb-i İlâhî’ye mazhariyettir ya Rabbi! Biz, basit bir yazı yazacağımız zaman moralimiz yerinde olsun, sakin, müsait ve kaynakları bol bir mekân isteriz. Ve çevremizde birileri varsa, “Lütfen konuşmayın, ses çıkarmayın!” diye de ikaz ederiz sık sık!
Yaşama şartlarını asgariye indiren Bediüzzaman; azamî takvaya riâyet ederken, mahkeme safahatı devam ederken bile namazını kılmaya gider; en zor şartlarda, en çetrefilli konularda eserler verirdi. Bedeni zindanda iken; rûhunu saraya, hapishaneyi medreseye, laboratuvara çevirmesini bilmişti.
21 sefer zehirlenmiş, 6 gün kendisine gelemediği zaman olmuştu. Hapiste, soğukta, zor şartlarda bile Risâle te’lif eder; mahpuslara, dışarıda işçilere, yolculara, askerlere nasihatler ederdi. Gardiyanların tarassutu altında, mahkûmların attıkları sigara paketlerine not alır; diğer koğuştaki talebelerine ulaştırır; onlar da tekrar yazar ve dışarıya gönderirlerdi. Bu şartlarda Risâle-i Nur Külliyatı’ndan altı eser telif edilmiş ve ülkenin her tarafına dağıtılmıştı.
Risâle-i Nur öyle şartlarda yazılır ki, avcı hattında, siperlerde, dağda, hapis gibi zor şartlarda... Ve elde Kur’ân’dan başka eser mevcut değildir. Gülleler içinde kâtibi Habib’e “Defteri çıkar” diyerek, at üstünde o nükteyi yazdırmıştı. (Emirdağ Lâhikası-II, s. 218)
Ömrünün ilk devresi ilmî sohbetlerde, münâzarâlarda, harp meydanlarında; son 35 senesi hapis-nezaret, sürgün ve işkence altında geçmesine rağmen; bugün onlarca dile çevrilen, yüzlerce ilmî meselelere çözümler getiren 6000 küsûr sayfayı aşan Nur Külliyatı’nı telif etmiş. Modern ilimlerle mânevî ilimleri harmanlayarak başta Müslüman olarak ferdin, âilenin, toplumun ve insanlığın tüm hastalıklarını teşhis etmiş, problemlerine aklî, mantıkî, ilmî çareler üretmiştir...
Yeniden başlama münasebetiyle mübarek Ramazan Bayramınızı tebrik eder, camiâmız, ülkemiz, İslâm âlemi, özellikle vahşete maruz kalan Irak, Filistin, Lübnan, Çeçenistan, Keşmir ve sair yerlerde sıkıntı çeken Müslümanlar için necata, insanlık âlemi için de hayırlara vesile olmasını niyaz ederim.
Din, vatan, namus ve mallarını korurken; akla ve hayale gelmez, modern teknolojinin vahşî işkencelerine maruz kalan Müslümanlara, ancak yazılı tebriğimi iletmekten başka bir şey yapamadığım için de özür dilerim. Ve kezâ, elimden sözlü duâdan başka bir şey gelmediği; ve duâlarımı çok az zamanların dışında muhteşem kalabalıklarla birlikte yapıp; zalimlerin zulümlerine manevî bir kalkan oluşturamadığım için de özür dilerim!
25.10.2006
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|