Mübarek Ramazan Bayramı bazı “densiz” kanallar, çocukların televizyon izlediği saatte “dansöz” oynattı. (Kanal1, Star)
Ne ayıp.
Ramazanı bir “eğlence” gibi algılayanlar, “bayram”ı “şeker” diyerek “basit”e indirgedi.
Yetmedi, şimdi “dansöz” oynatarak “gazino kültürü” şırınga ediyorlar.
Zaten Ramazan boyunca RTÜK’e giden şikâyetin çoğu, mübarek gün “dansöz” görüntülerin ekrana yansımasıydı. Şimdi bunu bayramda devam ettiriyorlar.
Adamlar “tın”mıyor bile.
Beyler, Ramazan boyunca yaptığınız terbiyesizlik yetmedi mi?
GÜLDEMİR VE İKİ DÜNDAR
Her fırsatta “gazeteciliği” ile övünen ve Habertürk’ün sahibi Ufuk Güldemir’e şu sözler yakışıyor mu?
“Canımı en çok onun yazısı acıttı. O’na p… iksiri içireceğim, bunu söyledim ve yapacağım” diyor. (Habertürk, Basın Odası)
Kastettiği kişi gazeteci- yazar Can Dündar… Aralarında yaşanan polemiği bu şekilde meslektaşlarına yansıtıyor....
Malûm, Güldemir kanserdi. Uzun süren bir tedavi dönemi geçirdi.
İyileşti ve yurda döndü. Hatta bir grup “elit” tabakaya dönüşünün şerefine parti verdi.
Kimi meslektaşlarına karşı, deve kini güdecek kadar kindar.
Programa katılan Reha Muhtar’ın, “En fazla canını acıtan polemik hangisi” diye pas verdi.
Güldemir, bu pası gole çevirdi:
“Küçük yaşta darbe yemiş insanlar mücadelecidir. Bu bir kere karakterimde var. Meslekî açıdan farklı şeyler yapınca çok rüzgâr aldık. Bu polemik belki bununla ilgilidir. Çok genç yaşta iyi görevlere geldim ve genç yaşta çok para kazandım. Genç yaşta patron oldum ve genç yaşta kanser oldum.. Her şeyi hızlı yaptım bu hız içinde bu kadar polemik olacaktır. Canımı en çok Can Dündar ve Metin Münir’in yazıları acıttı, burada polemik yok onlar yazdı. Satır aralarını iyi okudum. Bu iki yazı beni çok yaralardı. Ben Metin Münir’e hem saygı gösterdim hem sahip çıktım. Abartılı bir yazıydı ve abartılı tepki vereceğim” dedi.
Uğur Dündar hakkında:
“Uğur Dündar sadece televizyoncu diyorum. Yani biz kelimelerin kölesi değil miyiz? Bizim işimiz kelimeler değil mi? Yani ben kelimelerin efendisiyiz demiyorum, kelimelerin kölesiyiz. Benim gazeteci haberciyle televizyoncu arasında bu kadar net ve açık bilgiyi kamuoyuyla açıklamam neden rencide ediyor, anlamıyorum bunu. Yani Uğur Dündar’ı ben televizyoncu olarak değerli birisi olarak görüyorum. Ama kariyerden gazeteci değil. Önemli bir gazeteci hiç değil. Gazeteci değil ki, önemli bir gazeteci olsun, önemli bir televizyoncu ama...”
Tartışılmaz denen kişiler bile bu gün tartışılıyor.
Habercilikte tekel oluşturan isimlerin aslında “gazetecilik” dışında yaptıkları iş öyle çok ki, hangi birinden bahsedelim?
GÜLBEN ERGEN VE YOGA
Hamileliğini Hülya Avşar gibi kullanan biri daha var ki, o da Gülben Ergen… Magazin medyasını çok iyi biçimde kullanıyor. Doğacak çocuğu için şimdiden reklâm yaparak, bu konuda şöhretini tazeliyor.
Efendim, şimdilerde “yoga”ya merak sardığını öğreniyoruz “malûm medya”dan.
Mikrofonlar Gülben Ergen gibi çok değerli sanatçıya dönüyor.
Önemli açıklama yapıyor gibi gözlerini havaya dikiyor genç san'atçımız:
“10 kilo aldım. Bu kilo çok normal. Altı kilo alıp, sağlıklı doğum yapanlar da var. Onları da tebrik ediyorum tabii ki. Böyle devam ederse hamileliği 15 kiloda tamamlayacağım. Benim kilo almam, anneleri de cesaretlendiriyor.”
İşte bu!
Habercilik denince, anında “bilgilendireceksin.”
Yoksa sınıfta kalırsınız, ona göre. Demek ki, neymiş, ünlü sanatçı kilo alınca, “anneler cesaretleniyor”muş.
Bir konu daha var ki, onu da pas geçmek olmaz. Yoga meselesi yani.
Ünlü san'atçımız(!) diyor ki:
“Egzersizlerini yapıp, sağlıklı ve doğru beslensinler. Yoga sayesinde nefes tekniklerini öğreniyor, gevşeyen kaslarınız sayesinde huzurlu, ağrısız bir hamilelik geçiriyorsunuz. Bebek de çok mutlu oluyor. Bu hareketlerin hoca eşliğinde yapıldığı takdirde zararı yok. Ben doğumdan sonra da yogaya devam edeceğim. Yoganın içinde, namaz hareketlerine benzeyen hareketler var. Meselâ secdeye yatmak, selâm vermek gibi’’ diyor..
Gördünüz mü? Müthiş bir tesbit!
Ergen devam ediyor:
“Bunu keşfetmek beni çok heyecanlandırdı. Çünkü, namaz kılmanın sağlık için ne kadar doğru hareketler olduğunu gördüm. Örneğin, alnımızın seccadeye değme hareketi, bütün vücudun, omurilikten, ayak bileklerine kadar kan dolaşımını hızlandırıyor. Aynı hareket yogada da var. Yogadaki nefes teknikleri, namaz kılarken duâ okumayla aynı. Bu benzerlikler çok şaşırtıcı.”
Hanımefendiye “Günaydın” derken, buradan şu noktaya da dikkat çekmek istiyoruz:
Bazı çevreler “yoga”yı modern dünyaya yakıştırıyor da, neden “namaz”ı “gericilik” veya “yobazlık” diye adlandırmaya çalışıyor?
25.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|