a- Çocuk eğitiminde dönem
dönem üçüncü şahıslar
* 0-6 yaş (sadece anne ve baba):
Çocuk eğitiminde birinci derecede etkili olan anne ve babadır. 0-6 yaş döneminde çocuk anne ve babadan çekirdek mahiyetinde olan eğitimini alır. İnsanın en tesirli muallimi annesidir. Nitekim Bediüzzaman’ın iki yaşına kadarki annesinden aldığı eğitim, çekirdek mahiyetinde olup, sonraki yıllarda aldığı eğitimi bunun üzerine bina etmiştir.
* 6-12 yaş arası (aileler arası iletişim):
6 yaşa gelince çocukta sosyalleşmenin başladığı görülür. Özellikle okulla beraber gelişen bu sosyalleşme döneminde çocuk için anne babadan ziyade, üçüncü şahıslar daha bir önem arz eder. Öğretmen, okul ve oyun arkadaşları gibi.
Bu dönemde çocuk dış dünyadan iç dünyaya doğru bir yolculuk yapmaktadır. Bu yolculuk ergenlik döneminde zirveye ulaşır. Bu yüzden dış dünyasını şekillendirirken çevresinde kendine en yakın kimselerle iletişime girer. Onlarla çeşitli temaslar kurar. Onları ve çevresindeki varlıkları yakından tanımaya başlar. Okulla beraber başlayan sosyal çevresi içerisinde ‘sen’i, ve ‘ben’i tanır. Onlardan edindiği tecrübelerin onun dünyasında önemli bir yeri vardır.
Bu dönemden başlayarak insanı etkileyen dış tesirleri üç grupta toplayabiliriz:
1- İnsanın içinde yaşadığı kültürün tesiri.
2- İnsanların tesiri.
3- İnsanı çevreleyen tabiatın tesiri.
İnsanı etkileyen bu üç tesir, sıfır yaşından ömrünün sonuna kadar etkinliği devam eden bir süreçtir. Bizim ısrarla üzerinde durmamız gereken nokta, çocukluk döneminde bu tesirlerde özellikle ilk iki tesir, çocuğun kendisinin seçebileceği veya bilinçli bir şekilde etkilenebileceği bir tesir değildir. Yani çocuk için, içinde yaşadığı kültürü ve insanların ona tesir etmesinde bilinçli ve metotlu bir yol çizilmesi gerekmektedir.
Çocukluk dönemi bitiminde artık insan belirli bir kişilik kazanmış, saflarını belirlemiştir. Bu yüzden etkileşim ister istemez daha seçici ve bilinçli olacaktır. Oysa çocukluk ve ergenlik döneminde anne, baba ve üçüncü şahısların rehberliğine ihtiyaç vardır.
Çocuğun dünyasını kuranlar ne annesi, ne babası ve ne de öteki yakınlarıdır. Onlar çocuğun kendi dünyasına açılmasında sadece rehberlik ederler.
0-6 yaş arası temeller atıldıktan sonra metotlu ve örgütsel biçimde bir iletişimin olması gerekiyor. Bu iletişim aile içinde olduğu gibi, aileler arasında da olması gerekiyor. Üçüncü şahısların etkili olacağı dönemde biz metotlu bir çalışmaya girmezsek, çocuk bu dönemde kendisine örnek alacağı aile dışında birilerini mutlaka bulacaktır. Bu da her zaman bizim istediğimiz gibi olmayabilir. Bizim hayat felsefemize uymayan bir örnek bulabilir. Bu yüzdendir ki bilinçli bir şekilde çocuklara rehberlik edecek üçüncü şahısları da kendimiz seçebiliriz.
6 yaş ile ergenlik arasında kalan bu dönemde, aile içi ve aileler arası iyi bir iletişim kurulursa, ergenlik dönemi de o nispette daha rahat atlatılacaktır. Çocuk bu dönemde her ne kadar sosyalleşmeye başladıysa da anne babanın tesiri çok zayıflamış da değildir. Bu yüzden çocuklarımıza kazandırmak istediğimiz davranışları güvendiğimiz ve çocuğumuzun da sevdiği başka bir ortamda, başka birisi tarafından söylenmesini sağlamak gerekmektedir.
Aileler arası iletişim
İletişim iki yönlü bir süreçtir. Haberleri, düşünceleri, bilgileri, duyguları vb. bildirme, düşünceleri paylaşma ya da değiş tokuş etme tekniğidir.
Çocuk ve ergen eğitiminde üçüncü şahıs olan kişi veya kişiler, son derece güvenilen kişiler olmalıdır. Çünkü onların dinî tutum ve davranışları, duygu ve düşünceleri kolayca çocukları ve ergeni etkiler. Onlar üzerinde yönlendirici bir tesir gücüne sahiptir.
Yaratılış olarak aciz ve fakir yaratılan insan, özellikle dünya hayatının iktidarı cihetiyle serçe kuşuna bile yetişemez. Bu yüzden içtimâî hayatta yardımlaşmaya, tesanüde ihtiyaç vardır. İnsan bu fıtrat üzerine yaratılmıştır. Bu mesele Risâle-i Nur’da şöyle geçer: İnsan en güzel şeylere meyleder. İnsaniyete lâyık bir şerefle yaşamak ister. Bu ihtiyaçlarını karşılayabilmek için çok sanatlara ihtiyacı vardır. Bir insanın bütün san’atları bilmesi ve icra etmesi mümkün olmadığından, diğer insanlarla teşrik-i mesai etmeye mecburdur.
Teşrik-i mesâî edeceğimiz hususlar sadece maddî alanda değil manevî alanda da mümkündür. Bunun Risâle-i Nur’daki karşılığı ise şirket-i mâneviyedir. Özellikle bu zamanda bu nokta önemli bir ihtiyaçtır. Aciz, fakir ve çaresiz olan insan yalnızlıktan kurtulmak, hayatından memnun ve mutlu olması için cemaatleşmeye muhtaçtır. Bediüzzaman kalben, ruhen aynı duyguları paylaşan insanların bir kardeşlik bağı içerisinde meşrû, denenmiş ve güvenirliliği olan ortamlarda bir araya gelmelerini tavsiye etmektedir.
İşte çocuk eğitimi gibi bu çok önemli noktada, cemaat içerisindeki, aynı duygu ve idealleri paylaşan ve çocuğun eğitilmesi gibi bir derdi taşıyan aileler arası teşrik-i mesâî şarttır. Yani aileler arası bir yatay iletişim kurmak gerekir. Bu aynı düzeyde bulunan, akran çocukları olan, okul ve okul dışı birlikteliği olabilen aileler arasında meydana gelmesi gereken bir iletişimdir. Bu tür iletişimde bilgi alış verişi, karşılıklı davranış transferleri ve görüşmeler yapılmalıdır. Böylece ayrı ayrı ailelerdeki bulunan doğrular, ortak bir doğruya ulaşmaya katkıda bulunurlar. Çocuğun, kendi ailesi içinde çocuğa tavsiye edilen davranış modellerinin başka ailelerde de uygulanıyor olduğunu görmesi, o davranışı benimsemesini kolaylaştıracaktır.
Risâle-i Nurlarda ‘ifrat’ meselesi tenkit edilen bir konu iken, kardeşler arasındaki irtibatın müfritane olması tavsiye edilmektedir. Buradaki kardeşler arasındaki irtibatın sıklıkla yapılması tavsiyesi, beraberinde ortak idealleri konuşmayı, hedefler belirlemeyi, hangi davranışı nasıl benimsetmeyi vb. konuları müzakere etmeyi netice vereceği için önem atfedilmektedir. Yani aile içerisinde zaman zaman çocuk ile ebeveyn arasındaki iletişim zedelenebilir, kopabilir. Bu kopma çocuğun dönem özellikleri gereği de olabilir. İşte bu gibi iletişim kazalarına ve kopukluklarına ortak konuşmalarda çare projeleri üretilebilir.
Meselâ aile içinde kızı için model olmaktan çıkmış bulunan annenin, yapılmasını istediği davranışları kızına kardeş ailedeki annenin örneklik teşkil etmesi adımı yine bu birlikteliğin sonucu olacaktır.
Sosyal düzeni bozmayan, emniyet ve asayişi ihlâl etmeyen her boyutta ortaya çıkabilecek bu birlikteliklerin çocukların mutluluğuna, birbirimize hayatı kolaylaştırmada ve toplumun gelişmesinde önemli katkılar sağlayacaktır.
—Devam edecek—
|