Eğer sürpriz bir değişiklik olmazsa, Kasım 2007’de milletvekili genel seçimleri yapılacak. Genel seçim tarihi yaklaştıkça, ‘çetin’ tartışmalar yapılmaya başlandı. Bu tartışmaların başında ‘terörle mücadele’ konusu geliyor. Terörün, ‘güç kullanarak’ mı yoksa ‘demokrasi ve siyaset’ yoluyla mı engelleneceği tartışması gündemi işgal ediyor.
Her ne kadar milletvekili genel seçimlerine aylar var ise de, ‘gizli/açık’ yapılan anket neticelerinden bahsedilmeye başlandı. Anketlerde ‘yüzde 10’luk barajı aşanlar ve aşmayanlar’ ortaya konulurken, ‘sürpriz’lerin de olabileceğine işaret ediliyor. Tabiî ki genel seçimlere bunca vakit varken, yapılan anketlerle yola çıkmak insanı yanıltabilir. ‘Köprü’lerin altından daha uzun süre ‘su’lar akacak ve muhtemeldir ki neticeler/ oy oranları daha çok değişecektir.
Medyaya yansıyan ‘anket neticeleri’ni doğru kabul edersek, hükûmetin ciddî bir sınavla karşı karşıya olduğu söylenebilir. Bir kamuoyu yoklama şirketinin yaptığı ankete göre, vatandaş hükümeti; “işsizlik, yolsuzlukla mücadele, terörle mücadele, türban ve imam hatipler konusu, TSK, YÖK ve Yargı ilişkiler konusunda’ başarısız buluyormuş. (Vatan, 21 Ekim 2006)
Sıralanan konularda ciddî sıkıntılar yaşandığı herkesin malûmu. Sıralanan maddeler uzun yıllar Türkiye gündemini meşgul etti ve zaman zaman da iktidarları koltuklarından düşürdü. Benzer bir gelişme, önümüzdeki seçimlerde de yaşanabilir. ‘Tek başına, iş başına’ gelen hükümetin en iddialı olduğu konulardan biri de ‘yolsuzlukla mücadele’ idi. Bu konuda ciddî sıkıntılar yaşandığı, ‘şehir efsanesi’ gibi milletin dilinde. Bazı şeylerin ‘şuyuu vukuundan beter’ olduğu için, halkın; ‘bunlar da yolsuzlukla kirlendi’ şeklinde düşünmesi iktidar için ‘aşındırıcı’ bir durumdur. Bu kanaatın ‘aleyhte propagandanın sonucu olduğu’ iddia edilse bile, şuyu bulması/ halkın dilinde yayılması iktidar için yıkıcıdır.
Vatandaşın, hükümeti ‘başarısız’ bulduğu diğer konular da gözardı edilemez: Başörtüsü ve imam hatipler konusu, TSK, YÖK ve yargı ile ilişkiler...
Bilhassa başörtüsü ve imam hatipler (dolayısı ile YÖK) konusunda yaşanan sıkıntılar, hükümet açısından eksi puan alınan konular oldu. Üstelik bu konuda sözler de verilmişti. Aradan geçen yıllara rağmen, yeni sözler verilmekten öteye gidilmiyor ki, bunun da bir bedelinin olduğu ve seçim sandığına yansıyacağı söylenebilir. Aynı ankette dikkat çeken başka bir netice de, halkın en çok güvendiği ‘kurum’la ilgili. Buna göre halkın yüzde 38.6’sı ‘en güvenilir kurum’ olarak TSK’yı görüyormuş. Hiç güvenmediği kurumların başında ise yüzde 78 ile ulusal medya yer alıyormuş. (Vatan, 21 Ekim 2006)
Aynı gün başka bir gazetede, başka bir konuda yapılan anket neticesine göre ise gençlerin en güvendiği kurumlar sıralamasında askerler yüzde 74.4 ile birinci durumdaymış. (Sabah, 21 Ekim 2006) Her ne kadar anketin biri ‘gençler’ ile, diğeri de ‘ihtiyarlar/halk’ ile yapılmış anketler olsa da arada bu kadar ‘fark’ olması normal midir? Anketlerden birinde bir yanlışlık var, ama hangisinde? Her halde bunu tesbit için de üçüncü bir anket yapmak gerekir.
Gençlerle yapılan anketi yorumlayan Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu şu tesbiti yapmış: “(...)Türkiye gençlerin olabildiğince sosyal hayattan soyutlanması için 1980 askerî darbesinden beri elinden geleni yaptı. Demek ki bu girişimler başarılı olmuş, apolitik bir gençlik yaratılmış. Siyasal hayatla öğrencilerin ilgilendiği bir dönemden sonra Türkiye, 1980 darbesi ile siyasal hayatta öğrencileri etkilenmesi ve onları etkilememesi istenen bir konuma doğru götürülmeye çalışıldı. Bundan sonra bu tip sonuçların çıkmasını doğal karşılıyorum çünkü bu bir devlet politikasıydı.” (Sabah, 21 Ekim 2006)
Bir yandan “‘devlet politikası’ olarak gençlerin siyasetten soğutulması, öte yandan ‘seçilme yaşının 25’e indirilmesi”yle övünmek... Çelişki değil mi?
26.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|