Her olayın kendine has bir hikâyesi vardır.
Özellikle TV habercileri için, görüntülerle desteklenen bu hikâyeler bulunmaz kıymettedir.
Yazılı basında nasıl perde arkası bilgilere ulaşmak önemliyse, TV’lerde de, her olayın bir hikâyesi çıkarılır.
Meselâ 12 Kasım’da Düzce’de meydana gelen depremin hikâyesi, kucağında bir deste ekmekle, depremin enkazının önünde gözyaşlarını silen amcaydı.
O kareleri yakaladığımızda nasıl heyecanlanmıştık anlatamam.
Başbakan Erdoğan’ın Güven Hastahanesi’ne kaldırıldığı haberi geldiğinde hastahaneye koşarken bunları düşündüm.
Bu olayın hikâyesi ne olacak?
Bırakın hikâyeyi baştan başa bir destan çıktı.
Battal Gazi Destanı mı dersiniz, Dede Korkut hikâyesi mi.
Balyoz Baba destanı demek te mümkün.
Balyoz o denli meşhur oldu ki, neredeyse Türkleri Ergenekon’dan kurtaran Bozkurt gibi, Başbakanı zırhlı mercedesten kurtaran bir balyozumuz oldu.
Artık MHP’nin Bozkurt’una karşı AK Parti’nin de bir balyozu var.
Başbakan’ın kurtarılmasını sağlayan balyoz diye gidip inşaattaki 10 milyonluk balyoza bir Milyar lira sayan Fevzi Berdibek ise bu hikâyenin esas oğlanı.
Öyle ki, günlerce TV’lerde elinde balyozla, gecekondu yıkımına giden belediye görevlisi edasıyla izledik Berdibek’i...
Tarihi anın en önemli aletini elinde tutmanın gururuyla gülümsedi TV ekranlarımızdan.
DYP’den Bingöl İl Başkanı olduğunda da Tansu Çiller’e, ”Siz Sebe Melikesi Belkıssınız”diye seslenmişti Berdibek.
Belki Berdibek’in bu konuşmasından sonra oldu, belki Amin Maalouf romanlarının etkisiyle, doğu hikâyelerine olan ilgim arttı.
Orhan Pamuk’un Nobeli kazanmasında, melankolik İstanbul anlatımı ne denli etkili olduysa, Doğu hikâyelerindeki gizem de, Batı’nın sıradanlığı karşısında bana hep ilgi çekici geldi.
Orduları insanlardan ve cinlerden oluşan Hazret-i Süleyman’ın, Belkıs’ı tahtıyla birlikte nakletmesine de o andan itibaren daha bir ilgiyle baktım.
Mısır’dan Fırat’a kadar olan bir Krallığa hükmediyordu Hazret-i Süleyman.
Hazret-i Süleyman, Sebe Melikesi Belkıs’ın varlığından kendisine haber getiren Hüdhüd sayesinde haberdar olmuştu.
Orduları cinlerden ve insanlardan teşekkül etmişti Hazret-i Süleyman’ın. Devrinin en güçlü hükümdarıydı. Ancak Hüdhüd ona Güneşe secde eden ve şeytanın kendilerini süslü gösterdiğine inanan Belkıs’ın Krallığından haber getirmişti.
Önce bir ferman yazdı, sonra Belkıs’ın kendisine gönderdiği göz alıcı hediyeleri geri çevirip, onu hak dine dâvet etti.
Belkıs’ta bu sırada orduları cinlerden ve insanlardan oluşan Hazret-i Süleyman’ın gücünün büyüklüğünü öğrenmiş, anlaşmak için çeşitli yolları dener olmuştu.
Hazret-i Süleyman Belkıs’ı tahtı ve sarayındaki çalışanları ile birlikte nakletti. İnşaatında cinlerin ve insanların istihdam edildiği Hazret-i Süleyman’ın sarayı karşısında Belkıs ne yapacağı şaşırdı. Saraya girmesi istendiğinde, büyük bir suyun içinden geçeceğini zannederek geriye bir adım atıp, ettiğini topladı. Ona oranın bir göl değil, saray mimarisinde kullanılan şeffaf bir yapı olduğu anlatıldı. Sarayın ihtişamı, Hazret-i Süleyman’ın hak dine dâvetindeki etkileyiciliği karşısında secdeye kapanan Belkıs orada Hazret-i Süleyman’ın dinini seçti.
Bir Peygamber kıssası mı, yoksa milattan önce yaşanan bu olayla, İletişim çağındaki insanlarımıza verilen bir mesaj mı dersiniz ne derseniz deyin ama bu tür efsunlu hikâyeler değil midir Doğu’yu gizemli kılan, yazarları kendine aşık eden bir melankoliye hapseden.
İşte bu yüzden benim doğum bir farklıdır.
Ama hiçbir zaman orada Fevzi Berdibek’in Sebe Melikesi’ne de, balyozlu reklâmlarına da yer yoktur. Belki romantizmin dik âlâsı vardır ama sahtecilik geçmez orada.
Sebe Melikesi Belkıs’ın eteklerini toplayıp, suyun üzerinden geçmeye hazırlandığı muhteşem malikanenin malzemesindeki şeffaflık kadar içi dışı bir ama bir o kadar da ihtişamlı bir samîmiyeti vardır.
Belki de bu yüzden günümüz insanlarının en çok aradı şey, bu samimiyettir.
Berdibek, yıllar öncesinde benim dünyamda Sebe Melikesi Belkıs’a bir pencere açıp, oradan İran’ın hüzünlü prensesi Süreyya’ya kadar uzanan bir romantizme sürüklemiştir ama siyasette bu balyozun etkisi müthiş olmuştur.
Öyle ki bir dönem ANAP’ı bitiren yağdanlık durumları bu balyozla birlikte AK Parti’nin de tepesine inmiştir.
Öyle ki Başbakan’ı kurtaran balyoz ne yazık ki, sergilenen tutum sayesinde AK Parti oylarının tepesine inmiştir.
Bu açıdan bakınca Baykal’ın yapamadığını Balyoz yaptı demek mümkün olmuştur.
26.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|