Her şeyin en iyisine, en güzeline, en mükemmeline, olgununa talip oluruz. Mü’min olmak kulun iradesi sonucu Allah’ın ihsan ettiği en büyük bir nimettir. Onun da mükemmelini aramak aklın gereğidir. Mum ışığı da ışıktır, projektör de. Ama birincisi az bir sahayı aydınlatıp ufacık bir rüzgârda sönerken ikincisi alabildiğine geniş bir sahayı aydınlatır ve kasırgalara karşı da dayanır. İmanlar da böyledir. Küçük bir şüphe karşısında sönebilen taklidî imanlara karşılık dağlar büyüklüğünde şüpheler karşısında dahi sarsılmayan güçlü, tahkîkî imanlar vardır. İmanın olduğu gibi İslâma gönül verme ve yaşamanın da dereceleri vardır. İman güçlendikçe amel de artar.
“Hiçbir kimse kendisi için istediğini mü’min kardeşi için de istemedikçe tam mü’min olamaz”1 buyurulur bir hadis-i şerifte. Bu hadis-i şerif açıkça gösterir ki mü’min farklı insandır. Bunu inancıyla olduğu gibi onu yaşayarak ve güzel örnek olarak da gösterir. Yine bu hadisi şerif gösterir ki mü’min bencil, egoist, sadece kendini düşünen insan değildir. Kendisi için istediği bir şeyi en azından mü’min kardeşi için de isteme olgunluğuna, güzelliğine sahiptir. Bir insan kendisi için kötülük değil, iyilik ister. Zarara girmeyi aslâ göze almaz. Felâketle karşılaşmaya tahammülü yoktur. Aynı şeyi diğer bir mü’min kardeşi için de istemekle mükelleftir.
Allah da kuluna buna göre muamele eder. Biz başkaları için neler düşünürsek Allah da bizim için onları lâyık görür. Bolluk, bereket, huzur ve mutluluk isteyen insan bunları mü’min kardeşleri için de istemekle başbaşadır. Allah’tan iyilikler istemeye başka nasıl yüzümüz olabilir ki?
Sonra namazlarda her son tahiyyatta, “Ey Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Ve bizi ateşin azabından koru,”2 “Beni, anne babamı, ve mü’minleri hesap gününde bağışla ey Rabbimiz”3 diye duâ etmiyor muyuz?
Daha dört yaşındayken Kur’ân’ı hıfzeden, genç yaşta âlimlerle mübahese eden, genç yaşlardayken içtihad derecesine yükselen Süfyan bin Uyeyne zengin babasının 55 bin dirhemlik servetine konduğunda, bunları bir bir ihtiyaç sahipleri ve dostlarına dağıtmış, niye böyle yaptığını sorduklarında da, “Ben mü’min kardeşlerimin ahirette de iyiliklerini isteyip duruyorum. Bu kadarcık dünya malını onlar için dünyada fedâ etmişim çok mu?” diye cevap vermiş. Kısaca tam ve mükemmel mü’min kendini aşabilen mü’mindir.
Dipnotlar:
1. Buharî, İman: 13; Müslim, İman: 71; Neseî, İman: 33.
2. Bakara Sûresi: 201.
3. İbrahim Sûresi: 41.
26.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|