Hayat, maddeten ve mânen birçok sebeple devam eder. Ama sona ermesi için bazan bir hayatî unsurun yokluğu yeter.
İnsanı yok eden, mahveden, helâk eden nice tehlikeler vardır. Bir hadis-i şerif, helâk edici önemli bir unsura şöyle yer veriyor: “Ya ilim öğreten, ya ilim öğrenen, ya dinleyen veya bunları seven ol. Sakın beşincisi olma, helâk olursun.”1
Helâk olma dışında hadiste sayılan dört hususu bir arada bulunduran, bir veya birkaçına sahip olan mü’minin dünya ve ahiret işlerindeki durumunu bir göz önüne alın. Beşikten mezara kadar ilimle haşir neşir olan böyle bir mü’minin dakikalarının onu maddeten ve manen ne kadar yükselttiğini anlamakta gecikmezsiniz.
Bediüzzaman Hazretlerinin belirttiği gibi, “Dünya neden herkese terakkî dünyası olsun da bizim için tedennî dünyası olsun?” Buna hiçbir sebep ve gerekçe yok. Aksine terakkî etmemizi gerektiren nice sebep var.
İlimsiz ne dünya olur, ne de ahiret. “Dünyayı isteyen ilme sarılsın. Ahireti isteyen ilme sarılsın. Her ikisini de isteyen yine ilme sarılsın” buyurulmuyor mu?
Bu hakikati bir köşeye yazmalı. Daha doğrusu kafamızın köşesine yazmalı, gözümüzün önüne koymalı. Bütün meselemiz okumak, öğrenmek, öğretmek, dinlemek ve bunları sevmek olmalı.
Bir öğrencinin en pişman olacağı an ölüm-kalım savaşı denilebilecek imtihanlarda başarısız olup sınıfta kaldığı andır. Kıyamet günü dünya imtihanında derslerine çalışıp geçerli notu alamamış insan da, en çok pişman olanlardan olacaktır. İlmin, İslâmın hayatı, imanın direği olduğu bildirilmesine,2 onca emir ve teşviklere rağmen ilimsiz geçen bir hayat orada pişmanlıklarla dolu olacaktır. Şöyle buyuruyorlar Kâinatın Efendisi (asm): “Kıyamet Gününde en çok pişman olacak insanlardan biri, dünyadayken ilim öğrenme imkânına sahip olduğu halde öğrenmeyen kimsedir.”3
Her hayırlı işin muzır manileri vardır. İlim öğrenmek gibi üstün bir ibadet için de çeşitli engeller çıkabilir. Şeytan ve nefis insanı ilimden, ilim atmosferinden uzaklaştırmak için elinden gelen herşeyi yapar. İlme, okumaya karşı bir soğukluk ve nefret verir.
Geçenlerde bir dostun dükkânına gittiğimde kitabı önünde açık buldum. Müşteri yokken vaktini değerlendirmek için kitap okumaktaydı. Demek alışkanlık kazanılır, okuma sevilir ve insan isterse neler yapılmaz ki! Okumaya vaktim yok diyenlerin kulakları çınlasın!
Dipnotlar:
1- Keşfü’l-Hafa, 1:437.
2- Muhtarü’l-Ehadis, 1:100.
3- Kenzü’l-Ummal, 4:29.
31.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|