Daha önceden başkaları söylemişti, ama en son Sayın Büyükanıt Paşa “medyayla tanışma toplantısı” dolayısıyla dile getirdi. Medyada yine “Paşadan şok eden açıklama. Büyükanıt Paşadan çarpıcı açıklamalar” şeklinde sunumu yapılan konuşmasının dikkat çeken iki ağırlıklı konusu, maalesef hiç de çarpıcı ve şok edici değil. Paşa, “Laikliğin içi boşaltılmış ve PKK’nın yayın organı var Türkiye’de” demiş. Bizce çarpıcı olan, herkesin bildiği hususları ve çoktan beri görüşlerini açıkladığı meseleleri Paşanın bu saatten sonra yeniymiş ve bilinmiyormuş gibi, hatta ilk kez kendisi fark edip de kamuoyuna ilân ediyormuş gibi konuşmasıdır.
Laikliğin içinin boşaltılması zaten tartışılan bir husus. Ama kimin anlayışına göre olan laikliğin içinin boşaltıldığı çok su götürür. Laikliğin uygulamasında en yakın ve en çok benzeştiğimiz ülke olan Fransa’yı ölçü alacak olsak bile, bu konuda bizim laiklik anlayışımız ile Fransa tipi laiklik anlayışı arasında dağlar kadar fark vardır. Bu konuyu uzmanlarına bırakacak olursak ve hukukî, sosyal, din ve fikir özgürlüğü bakımından inceleyecek olursak, sanırım Büyükanıt Paşa daha sağlıklı karar verebilir. Yoksa temellendirme olmadan, laiklik konusunda yapılacak her açıklama polemik konusu olacaktır. Nitekim Meclis Başkanı Sayın Bülent Arınç’ın “Laiklik konusunu yeniden yorumlayalım” teklifine Paşanın sert tepkisi bunun en sıcak örneğini teşkil etmiştir.
İçi boşaltılmış kavram, sadece laiklik değildir aslında. Cumhuriyet, özgürlük, hukuk, hatta Atatürkçülük ve dahi 10 Kasım anma törenleri bile içi boşaltılmış kavramlara dahil edilebilir.
Daha birkaç gün önce bir AKP’li milletvekili Hamit Taşçı’nın oğlunun düğün tarihinin 10 Kasım günü olmasına bile, başta Ordu CHP İl başkanı ile MHP il başkanlıkları karşı çıktılar. “10 Kasım’da düğün mü olur?” diye. Bu, 10 Kasım’ın Atatürk için tabulaştırılmış bir yas günü haline getirilmesinden başka bir şey değildir. Hani 10 Kasımlar ağlama günü, yas günü ve kuru kuruya methetme günü değildi? Hani Mustafa Kemal her türlü dogmaya, kutsallaştırmaya karşıydı? Ne oldu? Onu ucuz tarafından anma gelenekleri sonunda toplumda bir hurafeye yol açacaktır. Tıpkı iki bayram arasında evlenilmez hurafesi gibi. Bu tip tepkiler, Kemalizm’i bir din ve dogma haline getirmiş olmanın neticesidir. Yani bir takım kavramların içinin boşaltıldığını gösterir.
PKK ve Öcalan’ın sesi durumundaki yayın organına gelince, bu sokaktaki her vatandaşın çoktandır bildiği bir gerçektir. Ne var ki, bu konu, yıllardır bu konuda tedbir alması gereken askerin de dahil olduğu güvenlik mercilerinde hiç mi dile getirilmedi? Hiç mi gündeme gelmedi? Avukatları aracılığıyla dışarıya mesajlar verdiğini devletimizin sayın üst düzey yetkilileri şimdiye kadar hiç mi fark etmediler? Eğer bu yeni fark ediliyorsa, şimdiye kadar fark edilmeyişin sebepleri açıklanmalıdır. Fark edildiği halde, yeniymiş gibi açıklanıyorsa, bunun da esbab-ı mucibesini kamuoyu kaçınılmaz olarak merak edecektir.
Görüldüğü gibi, içi boşaltılmış kavramlar laiklikten ibaret değil. Ve her açıklamayı da şok edici bulmak veya sarsıcı addetmek pek de akılcı gelmiyor bize.
18.11.2006
E-Posta:
[email protected]
|