Basın başımızın tacı ise...
Kendileriyle 50 küsur yıldan beri birlikteliğimiz süren, Balıkesirli gazeteci arkadaşlarım ve dostlarım ile içten bir bağ kurmuşumdur. Çocukluk yıllarımdan beri, birçok günüm gazetelerin yazıhane ve matbaalarında geçmiştir. Bu mesleği ikinci bir meslek saymış ve sevmişimdir, ama yıllarca bu işten hiçbir zaman menfaat ve kazanç gayesi gütmemişimdir. Şehrimin gazete ve gazetecileriyle ilişki böyle devam ederken, ülkemde de yüzlerce gazete ve gazeteciler ile dostluklar kurmuş ve bu hep sürüp gitmiştir. Hangi ile, hangi ilçeye, hatta küçük bir beldeye dahi gitsem, bir gazeteye mutlaka uğrar, yahut yurtdışında, uluslar arası toplantı, konferans, kongrelere çağrılı olsam, yine mutlaka yerli yabancı gazete ve gazetecilerle tanışır, konuşur, bilgiler alır, kendilerine açıklamalar yapar, yazı ve makalelerimi veririm.
Balıkesir’de ve ilimizin dışında gazete ve basın ile ilgili olan ve onların organize ettiği çok sayıda bazı kongre, toplantı ve seminerlerine katılmış, konuşmalar yapmış, ciddiyet ve heyecanla izlemişimdir. Bunlar içinde gazete ve basın meslek birliklerinin üyesi olmuş ve faaliyetlerinde görevler almış,
Balıkesir Gazeteciler Cemiyetinin de birkaç kez kongre başkanlıklarını yapmışımdır. Lisede okurken, Ateş gazetesinde günde 1 lira, ayda 30 liralık aylık karşılığında bu gazetede mürettip (harf dizgicisi), musahhih (yazıları okuyan düzeltici) muhabir (haber toplayıcı), muharrir (gazetede fikir ve düşünce yazıları yazan) ve müvezzîlik (gazeteleri sokak ve caddelerde satan) yapmışımdır. Hatta o kadar ki, tanesi beş kuruş olan Ateş gazetesinden günde en az 200 tane satmadan kesinlikle matbaaya gelmezdim. Bu gazetede, çalıştığım 2- 3 yıl içinde, sayıları çoktan 200’ü geçmiş günlük yazılar yazdım. O yıllarda öğrencilerin yazı yazması muhakkak yasaktı, ki gazetede ismim basılamaz, Turgut İnal yerine sadece Tİİ rumuzu ile yazılarım yayınlanırdı. Yine bu yıllarda gazete satarken, gazetedeki önemli haberleri duyurmak ve ilgi çekmek için, bağırarak satmak töre olduğundan, ben de o günlerde manşet olan “Şekerin kilosu karaborsada 5 liraya çıktı” diye bağırarak Ateş ‘i sattığım için ihbar üzerine, halkı galeyana getirmek suçundan sanık yapılmış, nezarette yatmış, ertesi günü adem-i takip (takipsizlik) kararı ile salıverilmiştim. Ateş’ten aldığım maaşlardan gayri, hayatım boyunca hiçbir gazeteden, hiçbir gazeteciden, ister avukatlık mesleğimle ilgili, ister gazetecilik, yazarlıkla ilgili herhangi bir uğraşım karşısında bir kuruş ücret almadım. (Cumhuriyet gazetesinde yazdığımız yazılar karşılığında bize, eski yıllarda 50 lira telif (yazım) ücreti verirlerdi. Ben onu gazeteye bırakırdım.) Bu mesleğe, gazetelere ve gazeteci arkadaşlarıma hizmet etmeyi şiar edinmiş, bundan da tarifsiz bir mutluluk, keyif ve zevk almışımdır. Aynı düstur altında Balıkesir’de ve il dışında, yüzlerce basın dâvâlarının avukatlığını almış, sürdürmüş ve hâlâ sürdürmekteyim.
Lise yıllarından itibaren almaya başladığım Cumhuriyet gazetesini ve Hürriyet’in ilk çıktığı günden beri bu gazeteyi, Balıkesir ilinde, sayıları 15’e varan günlük gazeteleri çıktığı günden beri almaya başlamışımdır. Bütün bu gazetelerden bir kaçı kendileriyle yaptığım işbirliği gereği, benden başlangıç ücreti almazlardı. Ama daha sonra altı aylık veya yıllık faturaları gelince, her birini aksaksız ödemiş ve ödemeyi de daima sürdürmüşümdür. 0 yıldan beri gazetelere ödediğim meblâğı hesaplamaya kalkarsam, mutlaka astronomik bir rakam çıkar. Ama bundan hiçbir zaman pişman olmamış, daima çok gazete okumanın yararını görmüş, bu hareketimle basına ve basın özgürlüğünün oluşmasına hizmet ettiğime inanmışımdır. Bugün Türkiye’de, Anadolu gazetelerinin satın alınması ve abone olunması ile onların yayın hayatlarını sürdürmeye bizim mutlaka katkımız olmalıdır. Bu gazetelerin yaşamaları için, kişisel abone olmanın yanında, işyerlerimizin, fabrikalarımızın, şirketlerimizin, oda, dernek, sendika vakıf ve siyasî partilerimizin çok sayıda yerel ve bölgesel gazete almak sûretiyle gazetelere katkıda bulunulmasının sayısız yararları vardır.
Büyük iller basını için aynı şeyleri söylememe gerek yok. Onların kaynakları yerel basınla ölçülemeyecek kadar çoktur. Şimdi bu yazımızı özetlemek ve sonuçlandırmak istiyorum. Keşke basın mesleğini seçseydim, basında çalışsaydım demiyorum. Ben onlarla hep iç içe oldum. Elli küsûr yıldan beri, on binleri aşan haber, makale, söyleşi ve yazılarım ülke basınında yer almaktadır. Yine basınla ilgili Gazeteciler Cemiyetlerinin, Yazarlar Sendikasının, BESAM (Bilim ve Edebiyat eseri sahipleri Meslek Birliği)’ın, RATEM’in (Radyo Televizyon Sahipleri Meslek Birliği) üyesi, bazılarının kurucuları, üyeleri, onur kurulu başkanları olmuş ve kongre başkanlıklarında bulunmuşumdur. Kendi mesleğimden memnun, mesleğimi basın için kullanmaktan çok mutlu olmaktayım. Biz, bazı kereler “Basın başımızın tacıdır,” “Basın göz bebeğimizdir,”
“Basın bizim odamıza girer,” “Basın hürdür, özgürdür” sözleriyle kendimizi aldatmaya kalkarız.
Basın, bugünkü şartlar altında, ekonomik, toplumsal sorunlar içerisindedir. Hem de ağır sıkıntılar içerisindedir. Birçok şehrin ekonomik ve sanayi durumu geniş değil ve gelişmemişse, üç aşağı beş yukarı aynı kişi ve kuruluşlardan aldığı özel ilânlarla çarkını çok zor döndürmektedir. Bunun için yaptığımız toplu sözleşmeler ile işçiler için birer gazete vermeyi taahhüt edelim. Nişan, nikâh düğün armağanlarında alacağımız şeker ve lokum paketlerinin yerine veyahut da alacağımız gömlek, kravat armağanları yerine, faturalarla dostlarımıza gazete göndererek kendimizi andıralım. Yahut üç beş yüz kişiyle ziyafet yerine, üç beş yüz kişiden aşağıda rakamlarla dostlarımıza gazete abonelikleriyle ziyafet çekelim. Diğer çözüm yollarını da siz değerli okuyucularımızın üretmesini dileyerek, gazetelerimize iyi yayınlar, sağlıklı yıllar dilerim.
Tabiî ki hükümetlerin gazeteler için vergi ve sigorta muafiyetleri, gümrük muafiyetleri, vergi ve istisnalar ile ayrıca koyacağı teşvikler getirmelerini özellikle teklif etmekteyiz.
Yoksa, “Gazetelerimiz gözbebeğimiz, canımız ciğerimizdir. Biz gazetesiz yaşayamayız” sözleriniz sadece sözde, söylevlerde kalacaktır.
|
Av. Turgut İNAL (Balıkesir Bar
25.11.2006
|