Büyük dünya ailesinin ve İslâm dünyasının büyük bir kesimi müjdeden mesrur ve memnun oluyor, buna mukabil bazı kişi ve kişiler müjdeden rahatsız oluyorlar. Uzun yıllardan beri, hizmet sahasında ve vatan sathında nereye gitsem ve nerede konuşsam, mutlaka sonuçta ve konuların son bölümlerinde müjdeler geçiti olmuştur. Bu müjdelerden dolayı yüzüme karşı mertçe tenkit edenler olduğu gibi, dış çevrede tenkit edenler de vardır. Tımarhaneleri, cezaevlerini, hastahaneleri ve huzur evlerini ziyaret ettim, bu yerlerin bazı mekânlarında da seminer ve konferanslar verdim. O yerlerin tümünde müjdelerden sevindiler, inşirah buldular ve sevinç gözyaşları döktüler, sair mekânlar da böyle. Müjde yeni bir kapı...
Esâsında müjdenin kaynağı ve özü, sevgililer sevgilisi, güneşler güneşi, Peygamberimiz Hz. Muhammed (asm) Efendimizdir. Çünkü başta Kur’ân-ı Kerim’in İsrâ Sûresinin 105. âyetinde Hz. Allah “Kur’ân’ı hak olarak indirdik, seni de müjdeci olarak gönderdik” buyuruyor. Yine Hz. Allah hadis-i kudsîde, Habibine (asm) hitaben “Sen olmasan kâinatı yaratmazdım” buyuruyor. Bununla ilgili olarak aruz vezinli şiirinde Akif-i Sânî Ali Ulvi Kurucu merhum diyor ki: “Matem tutardı gökler, gülmezdi hiç melekler / Mahzundu Arş-ı A’lâ, levlâke Ya Muhammed (asm)”
Hz. Bediüzzaman, Mektûbât isimli eserinin 16. işaretindeki tesbitte diyor ki: “..Yine İncil-i Yuhanna, On Altıncı Bab ve yedinci âyeti şudur: ‘Amma ben size hakkı söylüyorum. Benim gittiğim, size faydalıdır. Zira ben gitmeyince tesellici size gelmez.’ İşte, bakınız: Reis-i Âlem ve insanlara hakikî teselli veren, Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm’dan başka kimdir? Evet, Fahr-i Âlem odur ve fâni insanları idam-ı ebedîden kurtarıp teselli veren odur. Hem İncil-i Yuhanna, On Altıncı Bab, on birinci âyet: ‘Zira bu Âlemin Reisinin gelmesinin hükmü gelmiştir.’ İşte, ‘Âlemin Reisi’ elbette Seyyidü’l-Beşer olan Ahmed-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdır.”
İşte böyle bir tesellici ve müjdeci Peygamber (asm) “Zorlaştırmayın kolaylaştırın, nefret ettirmeyin müjdeleyin” fermanı ile biz ümmetine bir yol ve irşad haritası çiziyor. Hz. Peygamberin (asm) her mübarek sözünün altında, mutlaka, bir değil binlerce sır ve hikmet; sosyal hayatımıza bakan sayısız çıkış ve ümit yolları vardır. 2006 yılının Mayıs’ında Almanya’daki arkadaşlarımızın dâveti üzerine Almanya idik. Köln ve Münih şehirlerindeki konferansımızın konusu “Bediüzzaman’dan Çağımıza Müjdeler” idi. Konferansımıza katılan “Avusturya Mektubu” köşesiyle Türkiye’mize makaleler gönderen benim şair kardeşim Sn. Mikail Yaprak, benim için makalesinde “müjdeci” vasfını kullanmış. Kendisine bazı kişiler “Müjdeci ancak peygamberler olur” itirazında bulununca, bu müjde makalesini yazmaya mecbur kaldım. Çünkü bu emri Hz. Peygamber Efendimiz (asm) vermiş. Onun bu sünnetini içtimâî hayatta yerine getiriyoruz. Hz. Mevlânâlar, Hz. Şâh-ı Geylâniler ve Hz. Bediüzzamanlar hep müjdeciler...
Bu mübarek Ramazan ayında Alman Cumhurbaşkanı, Almanya’daki Müslüman kardeşlerimizin iftar yemeğine katılmış; bunu niye müjde olarak vermeyelim? Bir ay önce Yunanistan Parlamentosu, Kültür ve Eğitim Komisyonunun Atina’nın merkezinde cami inşa edilmesiyle ilgili kanun tasarısını oy çokluğuyla kabul etti; bunu müjde olarak niye konuşmayalım. Dünyaca meşhur eski ateist Dr. Richard Dawkins, bu ay içinde verdiği beyanatta “İnsan vücudundaki genlerin harekâtı Allah’ın mucizesidir” dedi. Bütün ateistleri sarsan bu beyanı, niye müjde olarak vermeyelim. Yine bu ay içinde Rusya’da uzun yıllardır manastırda yaşayan Keşiş Kiselyov, internette İslâmî sitelerdeki kitapları okuyunca Müslüman oldu ve Mikâil ismini aldı. Bunu niçin müjde olarak vermeyelim? Ve Hz. Peygamber Efendimizin (asm) “Müjdeleyin!” emrini, âlem çarşısında niye yerine getirmeyelim? Niye konuşmayalım ve niye koşmayalım?
08.12.2006
E-Posta:
[email protected]
|