Hayatın en büyük mutluluğu Rabb’imin en yakında hissedildiği anlar olsa gerektir. Bu anlamda kişinin en huzurlu olduğu an ve huzura en yakın olduğu hal namaz olmalıdır. İnsanlık tarihi içinde nübüvvet de insanlığın Âlemlerin Rabbine en yakın olduğu sürecin ifadesidir. Hac mevsimi ise nübüvvet tarihinde yaşananların bir tür provası insanlığın manevî geçmişinin hızla yaşanması anlamına gelmektedir. Dolayısı ile bu mevsim aslında tüm insanlık açısından farklı ve yüksek bir manevî atmosferin varlığına işaret etmektedir. Bu aslında, insanlığın mutluluk anı ve huzur duâsı olarak kabul edilmelidir. Arafat, Müslümanların tüm insanlık adına Kâinat Sultanından huzur, barış ve refah talep ettikleri, zirvede, yüksek bir ruh halidir.
Bu çerçevede tanımlanmış bir mutluluk özünde yaratılış gayesine uygunluk ve hep huzurda hissetme anlayışını ihtiva ediyor olacak ve hayatın dalgalanmaları içinde hep var olan mutluluk anlamına gelecektir. Hayat ise sadece maddî dünya ve görünen âlemlerle sınırlı kalmayacak, madde ötesini ve zaman ötesini de içine alacaktır.
Bu tarz mutluluk anlayışı ve arayışı içinde en lüks arabaya binmekle, bütün hazları tatmakla aranan ve çoğu zaman bulunamayan mutluluğun yerini çıplak ayaklı birine alınan ayakkabı ve arzularını frenleyebilmenin ruhta oluşturduğu haz ve özgüven gibi duygular olacaktır. Hayatı anlamlandıran kimliği ve kişiliği güçlendiren gerçek mutluluk, özde ve her şeyin aslını anlamlandıran yaklaşımlar içinde aranmalıdır.
Aslında hedef Rabbimizin var olduğunu ve bizlerle olduğunu hissetmektir. Her namaz Rabbimizin güzelliğini hissettiğimiz bir mi'raç hali olmalıdır. Yine varlığa tevhid nazarı ile, yani kâinatın ve bütün âlemlerin tamamını kuşatan Kur’ân’ın bakışı ile bakabilmek aslında yaşadığımız âlemde sonsuz güzelliği görmek anlamına gelecektir ki, bu, tevhidin en güzel meyvesi olmalıdır. Beşerî boyutta ve maddî âlemde bir tür mi’raç yaşamak anlamına gelecektir. Yani Rabbimizin sonsuz güzelliğini maddî âlemde hissetmek ve önümüze çıkan algıladığımız her şeyin O’nun bize hediyesi olduğu algısı ile yaşamak; annemizin, eşimizin ya da hemşirenin uzattığı ilâcın aslında Gerçek Şifa Verici tarafından Kâinat Sultanı tarafından bize uzatılıyor olduğunu algılamak insan olmanın zirve duygusu bir duygu sıçrayışı ve bir mi’raç olmalıdır.
Hac mevsimi birlik duygularının ve tüm insanlık ve tüm varlıklarla birlikteliğin hissedildiği ve bir tür yeryüzü serüveni ve mahşer anı provası gibidir. Bu mânâları yaşayan ruhlardaki diğergâmlık çok üst düzeye yükselir. Bu üst düzey ruh hali ile insanlık ve kâinatın tümü için yapılan duâlar aslında manevî bir bereket ve coşku kapısıdır.
Sonra bütün bu güzelliklerin yaşanmasının vesilesi ve insanlık âleminde muhabbetin kaynağı olan Hazret-i Muhammed’in (a.s.m.) ziyaret edilmesi ve bir tür şükran arzı, bu müthiş duygu gerilimini çok daha üstlere taşır. Ravzanın atmosferi, Mescid-i Nebevi’nin havasını teneffüs ve Peygamberimize (a.s.m.) mekân olarak yakınlık duygusu ruhlar boyutunda ve şuur altında nur-u Muhammedi (a.s.m.) ile olan bağı pekiştirir. Ona yakınlığın tarifi imkânsız sıcaklığını, muhabbetin güle yansımış kokusunu hissedersiniz.
Hac bu zirvede yaşanan duygularla tüm İslâm âleminin ve insanlığın mi’racına dönüşür. Duygular Arafat’ta gözyaşına dönüşmüş sel olur. Yakarışlar öyle yüksek ruh gerilimi ile dile gelir ki, etkisi sanki kâinatın en uç zerresine ulaşır. Bütün kâinat ile aynı frekansta titreşiyor olmanın Rahman ve Rahim olan Âlemlerin Rabbi’nin muhabbeti ile titreşiyor olmanın müthiş gerilimini yaşarsınız. O an sanki bütün ruhlar haşrolmuş ve Rabb-ı Kerim’e yakarmakta ve rahmeti ile muamele istemektedirler.
Önümüzdeki hafta biz de böyle bir dâvet aldık ve Rabbimize hizmetimiz, kardeşlerimiz ve bütün İslâm âlemi için duâ etmek üzere kâinatın manevî merkezine yolculuk gözüküyor. Selâmlarınızı resulullaha iletmek ve O’nun asırlar sonrasına ulaşan maneviyatından ravzasının havasında teneffüs ile tüm ruhlarımızın nurlanacağı atmosferinden istifade etmek istiyoruz. Sizlerden de helâllik diliyoruz. Böyle bir mensubiyetin ve nuranî bir hizmetin içinde olmak duygusu ile Resulullahın ravzasına gitmek ayrı bir mutluluk. Belki de o mekânlarda Hazret-i Ali’nin (r.a.) manevî alkışlarına mazhar olan bir hizmetin içinde yer almanın şükrünü daha belirgin yaşayacak ve Habibullahın (a.s.m.) manevî tebessümünü daha yakın bir mekânda hissedeceğiz. Bu duygularla hepinizi Âlemlerin Rabbinin sonsuz rahmetine emanet ediyor, dönüşte hizmet aşkımız ve şevkimiz daha da artmış olarak buluşmayı niyaz ediyorum.
18.12.2006
E-Posta:
[email protected]
|