Egemen medyanın haber ilkeleri neydi?
Önce “egemen medyanın” değerlerini hatırlatalım:
“Demokratiktir: Siyasi tercihlerin demokratik ilkeler çerçevesinde özgür seçimlerde ifade edilmesini, bu ifadenin yönetime yansımasını, özgür gazeteciliğin demokrasiyi güçlendireceği bilinciyle destekler” der.
Ne demokrasisi? Daha ilk darbeden sonra, askere alkış tutmakla kalmamış, bizzat davetiye vererek darbeye çanak tutan bunlar değil mi? Millete rağmen millet için prensibiyle hareket etti.
“Laiktir: Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzeninin din kurallarına dayandırılmasına karşıdır” der.
Bu doğru. Daha “laik” tanımını yaparken bile saptırıyorlar... “Temel düzeni din kurallarına dayandıran” kim var? Olmadığı için kendi kendine “haber” uydurarak, böyle bir “düşman” oluşturdular.
“Farklılıklara Saygılıdır: Dil, din, millet, ırk, cinsiyet ayrımı yapmaz. Düşüncelerini farklı dillerle ifade edenlerin, kendini farklı bir aidiyetle tanımlayanların varlığını, bu özgürlükler ayrımcı siyasi duruşlara yol açmadığı sürece saygıyla karşılar” der.
Acaba öyle mi? Bırak saygı göstermeyi hakaret, yalan, iftira ve bilumum tezyif ne varsa, bu sütunlarda görmek mümkün. Öyle ki: bunları okuyanlar bile yaka silkmiş.
“Basın Etiğine Saygılıdır.... Her durumda uyulması gereken evrensel gazetecilik ilkelerine bağlıdır” der.
Dahası, “Toplumsal sorumluluk sahibidir” diyerek bir yayın organının kalite çıtasını yükseltiyor.
Eh, bunun için “yayın ilkeleri”ne göz atmak gerekiyor:
“Gazetecilikte temel işlev, gerçekleri bulup bozmadan, abartmadan ve hiçbir baskının etkisi altında kalmadan, en kısa zamanda ve edinilebilen tam bilgiyle kamuoyuna iletmektir” diyor.
“Tesettür faciası” haberine ne demeli?
“Gerçekler” bulundu mu? Hayır.. Tam tersi yalan haber abartıldı ve yaptıları “haber”in altında ezildiler.
“Gazeteci, mesleki çalışmalarını her türlü çıkar ve nüfuz ilişkisinin dışında tutar, herhangi bir siyasi partide aktif görev almaz” der.
Halbuki açıkça bir siyasi teşekküle ağırlık vermek bir yana, bangır bangır bir otobüsün üstüne çıkarak partinin sözcülüğünün yapan gazete yöneticilerine rastladık.
“Gazeteci, görevini, taşıdığı sıfatın saygınlığına gölge düşürebilecek yöntem ve tutumlarla yapmaktan uzak durur” diyor.
Bu gün gazetecilik ne yazık ki “inandırıcı meslek” olmaktan uzak hale geldi. Bu mesleğe sahip olanların eskisi gibi itibarlı olmadığını görmek büyük bir acı.
“Yayınlarda hiç kimse ırkı, cinsiyeti, sosyal düzeyi veya ilişkisi, dini inançları veya fiziki kusurları nedeniyle aşağılanamaz ve kınanamaz.”
“Düşünce, vicdan ve ifade özgürlüğünü sınırlayıcı; genel ahlak anlayışını, din duygularını, aile kurumunun temel dayanaklarını sarsıcı yayın yapılamaz.”
Devam edelim mi:
“Kişileri ve kuruluşları, eleştiri sınırlarının ötesinde küçük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği taşıyan lakap ve ifadeler kullanılamaz.”
“Soruşturmacı gazetecilik olanakları içinde bulunan haberler soruşturulmaksızın ve bundan ne sonuç alındığı belirtilmeksizin ve / veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayımlanamaz.”
“Kişilerin özel yaşamı -ilgilinin açık veya kapalı rızası olduğu anlamına gelen yaşam şekli ve kamu çıkarlarının gerektirdiği durumlar dışında- yayınlara konu edilemez.
“Sanıkların, suçluların akrabaları ve yakınları, olayla ilgileri olmadıkça veya olayın doğru anlaşılması için gereği bulunmadıkça teşhir edilemez.
“Haberlerin araştırılması, hazırlanması ve yayınlanmasında her zaman dengeli, gerçeğe bağlı ve objektif davranılması şarttır.
“Şiddet ve zorbalığı özendirici veya kışkırtıcı, çocukları olumsuz yönde etkileyici, bireyler, topluluklar ve uluslararasında nefret ve düşmanlığı körükleyici yayın yapmaktan kaçınılır.”
Kifayetle...
Şimdi “egemen medya”ya sormak lazım:
Hangi “değer”lere, “ilke”lere uyuyorsunuz siz?
Bunlar kendi elleriyle yazdıkları maddeleri çiğnemekten bile geri kalmadı.. kaldı ki, bu milletin değer verdiği “değerleri” çiğnemesin, kutsalına sövmesin?
“Tesettür faciası” bir “medya faciası” olarak tarihteki yerini aldı bile.
20.12.2006
E-Posta:
[email protected]
|